28 Mayıs 2015 Perşembe

Üstad NECİP FAZIL KISAKÜREK ' DEN özlü sözler ( beyitler)


Üstad NECİP FAZIL KISAKÜREK' DEN



KADER

Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı;
Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı! (1976)

AZİZ EŞYA

Sırma renginde pislik dünyanın süsü püsü.
Bende tek aziz eşya annemin başörtüsü. (1977)

SU

Kainatta ne varsa suda yaşadı önce;
Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. (1980)

GÜZEL ŞEY

Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü, peygamber? (1977)

HÜNER

O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail'e " hoşgeldin " diyebilmekte hüner. (1976)

HABERİ YOK

Şu geçeni durdursam,  çekip de eteğinden;
Soruversem: Haberin var mı, öleceğinden? (1939)

VASİYET

Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam;
Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam. (1939)

ŞARKI

Her ağızda, her telde fânilik dırıltısı,
Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı. (1980)

DEV

Öyle bir devim ki, kainatta pireyim,
Bir delik gösterin de, utancımdan gireyim. (1977)

SUÂL - CEVAP

Suâl: Ey velî, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap: Son ânda nasıl olacaksa hep öyle. (1973)

Kânuni Sultan Süleyman ve Ebu's-suud Efendi arasındaki şiirsel Fetva

Kânuni sorar Ebu's-suud Efendiye :

" Dirahta ger ziyan etse karınca
   Günahı var mıdır anı kırınca. "

( Her tarafı karınca bastı, bunları öldürsek imha etsek günahı var mıdır)

Ebu's-suud Efendi cevap verir :

"Yarın Hakkın divanına varınca
 Süleyman'dan hakkın alır karınca."

( Yarın mahşer gününde herkes herkesten hakkını alırken karınca da senden hakkını alır)


27 Mayıs 2015 Çarşamba

Balarısı ve harika özellikleri



"Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!” Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır." (Nahl, 16/68, 69)




BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ?
*Bal arılarının, 450 gr bal üretebilmek için 2 milyon çiçeğe konmaları gerekiyor.

*Bir kovan arı yarım kiloluk bal için 88 km kadar uçar.

*Bir işçi arı hayatı boyunca 1/12 çay kaşığı bal yapabiliyor.

*Bir bal arısı yaklaşık olarak saatte 24 km hızla uçabilir.

*Bir arının dünyanın etrafında dolaşabilmesi için 2 yemek kaşığı bala ihtiyacı vardır.

*Her bir bal peteğinin 6 yüzü vardır.

*Bir bal arısının 4 kanatı vardır.

*Bir bal arısı bir seferlik polen toplama gezisinde 50-100 çiçeği ziyaret eder.

*Arılar birbirleriyle dans ederek iletişim kuruyorlar. Bir bal arası dans ederek diğer bir bal arısına nektarın ve polenin nerde olduğunu işaret ediyor. Dans yönü ve uzaklığı anlatmaya yardımcı oluyor.

*Arının yarım kilo bal yapabilmesi için 3 milyon 750 bin defa çiçeğe konması gerekir.

*1 kilo bal yapabilmek için 40 bin adet arının 6 milyon adet çiçeği dolaşması gerekir.

*Arılar mavi rengi ayırt edebilirken, kırmızı rengi, koyu gri ve siyah olarak algılarlar.

*Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve 100 bin km kanat çırpıyorlar.

*Araştırmalara göre bir koloninin 1 kilo bal üretmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için 8 kilo bal tüketmesi gerekmektedir. Bunu yapabilmesi için kat ettiği yol yaklaşık olarak 6 kez dünya çevresinin dönülmesine eşittir.

*Bal arıları dakikada 11400 kez kanat çırpar bu da vızıltı sesinin nedenidir.
( alıntıdır)

Ahh eskiler... Eskiden neler olurmuş bir okuyun


ESKİDEN...

Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize…
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.

Şimdi,
Herkes
Yoğun,Yorgun
Ve
Tek başına…
( alıntıdır)

2 yıllık Yüksekokul bitirmiş 2 arkadaşın muhabbeti... sonuna kadar okuyun mutlaka


00:10SATO-slm lar kariyeri sıfır olan 2 yıllık arkadaşım
 00:12BİLOslm
00:13SATOnapıyosun bilooo 2 yıllık bi şekilde
00:13BİLO-iyi ne yapayım
00:13SATO-işlerin nasıl ezik bi şekilde yaşıyosundur umarım
00:14BİLO-yok iyiyim pek ezik değilim işler iyi şükür
00:14SATO-yaw sorsalar öleyim dersin ama sonuçta değersiz bir 2 yıllıksın dimiiii
00: 15BİLO-yaw get satılmış gece gece adam akıllı muhabbet et a.q dolamışsın ağzına bi laf gidiyorsun
00:16SATO-kardeş biz bu saatten sonra adam akıllı konuşamayız heralde bizim seviyesiz olduğumuzun farkında değilsin
 00:16BİLO-olm sen kendini öyle görüyorsan ne yapayım o senin kendini gördüğün yer ben kkendimi öyle görmüyorum hiç
00:17SATO-biloooo boşuna uğraşma biz bir çöplüğüzzzz sende bende bütün snıfta değersiz bir 2 yıllık
00: 18BİLO-la olm git a.q kendi adına konuş sen
 00:18SATO-ha ben ha sizzzzz
00:18BİLO-çoğul konuşma
00:18SATO-hepimiz aynı ....kuzzz
00:18SATO-şuan ne iş yapısoun söle bana sürünüyosun dimiii
00:19SATO-kim seni sayıyo
00:19SATO-kim sana değer veriyooo
00:19 SATO-hiç kimseeeeeee
 00:19BİLO-ne işmi yapıyorum kendi şirketim var ve kendi şirketimde çalışıyorum lojistik işi yapıyorum ilerde üst düzey yöneticilik yapıcağım
00:20SATO-zaten iklimlendirmeden mezun olupta kendi işimi yapıcam diye söz sölemeyen yok a.k maşallah hepsi kendi işini yapıo ama bi bok yok ortada
 00:20BİLO-ben kendi işimine yaptım iklimlendirme işide yaptım
00:20BİLO-ama şuan kendime çalışıyorum başkasına değil bu yeterli herhalde seviyeyi belirlemek için
 00:21SATO-sende ibrahim abi gibi fazla uçma köfteci dükkanına düşersin bak olm kim senin diplomana bakıpta iş vericek laaaa
 00:21BİLO-olm uçma değil benimkisi varsa kaderde elden bişey gelmez
00:22SATO-diplomanda ne yazıyooooo?
00:22SATO-dur ben sölim
00:22SATO-2 yıllık değersiz öğrencimizzz yazıyo dimi,
00:22BİLO-yaq satılmış git a.q gece gece uğraştırma beni diplomanın a.q koyayım diploma ile adam olunmuyo sendeki dioplma hiç bi s.ke yaramamış diploma adam etmez insanı insan kendisini adam eder
00:23SATO-evet olunmuyo ama bizzdende olmuyo bilooo bak ortalarda dolanıp duruyozzzz
00:23BİLO-olm çoğul konuşma kendi adına konuş
00:23SATO-hep şunu bunu yapıcaz dioz bi s.k yok ortada
00:23SATO-olm bizden adam olmaz bunu kafana sokkk
00:23SATO-olm sınıftan kaç kişi ortada dolaşıyo bi bak bakalım
00:24SATO-sayıyımmmı
00:24BİLO-hepside adam gibi işinde çalışıyo
00:24SATO-hatta mesajlarınıda sana yollim
00:24SATO-hepsiii sürünüyo a.k
00:24BİLO-say bakalım kim sürünüyo
00:24SATO-açlıktan ölüyolarrr
00:24SATO-hepsini ara 20 tl borç iste veren olursa suratıma tükür gel
00:25BİLO-o şekilde anlayamazsın işte insanların ne iş yapııp ne iş yapmadığını veya ne kadar kazandığını kimse sana borç vermek zorunda değil
00:25SATO-d...t pimapenci-
00:25SATO-er..n çalışmıuo-
00:25SATO-y.s.n mağazada-
00:25SATO-s..bri-ganyan bayisinde
00:26SATO-i....m abi köfteci oldu
00:26SATO-öz..r vardı şöför
00:26SATO-a...n dolmuşcu
00:26SATO-sen zaten bi alemsin
00:26BİLO-olmabilir bi şekilde herkes bi işin ucundan tutup ekmeğini kazanıyo
00:26SATO-daha sdayıyımmmı
 00:27ha iklimlendirme ha başka meslek
 00:27SATO-zaten herkes bişeylerin ucundan tuıuttu merak etme sen bilo(;:
 00:27BİLO-ne iş yapıyorsun sen şuan
 00:27SATO-sınıftakiler gibi sürünüyom bilooooo
 00:27SATO-değersiz bir pislik şekilşde
 00:28BİLO-olm milleti bırak sen ben sana sordum sen onu söyle
00:28SATO-bana gelen meilleri bi okusan varya hepsi ne yazmış bilionmu çalışmıom
 00:29BİLO-sen çalışmıyorsun diye miletide kendin gibi görme önce kendine bak sonra millet hakkında yorum yap sen iyi olursan millet hakkındada iyi düşünürsün ama sen kendinden yola çıkıp başkalarında kendin gibi zannediyorsun adam akıllı bi işe girsen ozman bu şekilde değilde daha farklı konuşursun
 00:30SATO-işte öle değil bilo ben çalışsamda pisliğim ve sizlerde benim gibi pisliklersiniz hepimiz seviyesizis bilooo diplomada 2 yıllık yazıo çünki
 00:30BİLO-tmm satılmış tmm sen haklısın senle uğraşılmaz kapat bu muhabbeti zati yeterince canım sıkkın kendi sıkıntım varken bide senle uğraşamam
00:31SATO-nese sana iyi gelecekler dicem ama geleceğinde sıfır olduğu için iyi geceler
00:31BİLO-iyi geceler

( Kimse yanlış anlamasın lütfen )

26 Mayıs 2015 Salı

Semerci ve oğlu

    Eski zamanlarda, Semerkand’da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirir giderlermiş. Semerci ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış. Fakat semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş.
Gel zaman git zaman, çalışılır kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş. Olacak bu ya, baba tüccarın bir aylığına Semerkand’dan ayrılması icap etmiş. Depodaki semerleri ve dükkânı oğluna emanet etmiş baba tüccar. Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş. Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış.
Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş. Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kâr ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş.
Baba tüccar seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş. Oğul, satmak zorunda kaldığını ama üç katı kâr ettiğini heyecanla söyleyince babası şaşkına dönmüş.
Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış… Semerkand, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ama ne çare ki semerini bulamamış. Tüccarın kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez. Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden:

''Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı
Dolandırdı bizi kısmet, Semerkand’ı Buhara’yı''

Semeri bulamayacağına kanaat getiren baba eve dönerek işe koyulmuş. Semer satmaya ve tamir etmeye devam etmiş. Gel zaman git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş…
Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkâna gelmiş. Tüccar, yıllar önce kaybettiği semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş. Semer sahibine “Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın” deyip semeri geri almak istemiş. Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş. Hemen semerini kontrol eden tüccar, parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış:

''Ne lazımdır sana gezmek Semerkand’ı Buhara’yı
Sana taksim olan kısmet gelir arayı arayı''

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Kur’an’da adı geçen tek baharat! ZENCEFİL

Kur’an’da adı geçen tek baharat!


Vatanı Güney Asya’dır. Birçok bilim adamı tarafından çeşitli alanlarda araştırma yapılan, içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri bulunan, birçok hastalığa şifa, 2000 yıldır dünyanın bir çok ülkesinde geçmişten günümüze hem gıda hem ilaç olarak kullanılan her evde bulunması gereken bir bitkidir.

Zencefilin faydaları o kadar çok ki… Bunlardan bazıları şunlardır;

Karaciğeri, mideyi ısıtıp kuvvetlendirir.
Hazmı kolaylaştırır.

Bağırsakları güçlendirir.

Ameliyat sonrası görülen bulantı ve kusmalara karşı çok etkilidir.

Dünyanın birçok ülkesinde kemoterapide mide bulantılarının azalmasında kullanılmaktadır ve birçok bilim adamı kanserle savaşta destekleyici tedavi olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir.

Kalp ritminin düzene girmesini sağlar.

Kan basıncını düzenler, kanı sulandırır ve kolesterolü düşürür.

Solunum yollarını açar ve metabolizmayı hızlandırır.

Bağışıklık sistemi için son derece önemli bir bitkidir.

Baş ağrılarını giderir, uykuyu rahatlatır.

Diyabet hastalarında kan şekerinin dengede tutulmasını sağlar.

Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalarda da etkilidir. Hamilelere günde 3 taze dilim (25 gr ) zencefille demlenmiş çay ya da bu miktarın yemeklerine katılması önerilmektedir. Daha fazla tüketilmesi tavsiye edilmez.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında, soğuk algınlığında ve iltihaplarda kullanılır.

Süte ve unlu gıdalara eklendiği zaman hazmı kolaylaştırır..

Bağışıklık sistemini güçlendiren ve kanseri önleyen, tüm sistemleri dengeleyen karışım;

1 limon suyu

300 gr su

50 gr taze zencefil suyu (1 yemek kaşığı)

1 çay kaşığı çörekotu yağı

Biraz bal veya pekmez ile tatlandırılır, her sabah aç karnına 40 gün boyunca içilir.

Dikkat! Diyabet hastaları bal ve pekmez kullanmadan içmelidir.

Taşıt tutmalarına karşı kullanılan karışım;

Yolculuğa çıkmadan 1 saat önce 1 çay kaşığı zencefil tozu, 1 bardak kaynar suyun içine koyulur ve ılık bir şekilde tüketilir.

Mide bulantılarında;

1 gr toz zencefil 150 ml kaynar suyun içerisine koyulur, ılık bir şekilde günde 2 veya 3 kez yemeklerden 1 saat önce ya da yemekten 2 saat sonra içilir.

Dikkat! Kan sulandırıcı ilaç alınıyorsa zencefil kullanılmamalıdır.

ZENCEFİL… KANSERE KARŞI KULLANILAN EN ETKİLİ BİTKİLERİN BAŞINDA YER ALIR…

alıntıdır

USTA İLE ÇIRAK RESSAM

USTA İLE ÇIRAK RESSAM

Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.

" Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma" diye ilave etmiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

Öğrenci resmi yeniden yapmış.Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.

Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.

Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.

Usta ressam şöyle demiş:

"İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi."

- Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın.
- Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma.
- Asla bilmeyenle tartışma.

Şeker nasıl elde edilir ???

            Şeker hakkında bilmediklerimiz


     İ.Ö. 3000'lerde Hindistan'da, şeker kamışından şeker elde edildiği; Yunanlılar ve Romalıların şekere "Hint tuzu"ve "Asya balı" gibi adlar taktıktan bilinir. Haçlı seferleri sonunda Avrupa şekerle tanışır ve 8. yüz yılda önce İspanya'da sonra Güney Fransa 'da şekerkamışından şeker üretimi gerçekleştirilir. Ama şeker tüketimi ancak 19. yüzyılda büyük boyutlara ulaşır. Şeker, ilkçağlarda daha çok ilaç olarak kullanılmasına karşın, son yüz yılda insanoğlunun belli başlı enerji kaynaklarından biri olmuştur.
Şeker nasıl elde edilir?
Bitkiler havadan aldıktarı karbondioksit ve kökleriyle emdikleri sudan kendileri için gerekli olan şekeri yaparlar. Bu şeker, yeni dokuların ya da tohumların yapımında kullanılana kadar bitkinin içinde depolanır. Bazı meyvalarda früktoz; bazı meyva, sebze ve tahıllarda glikoz şekerpancarı ve şeker kamışında sofra şekeri sakkaroz şeklinde sentezlenir. Daha sonra işlenerek kullanıma sunulur.
Şekerin çeşitleri
Şekerin toz şeker, pudra şekeri, ham şeker, küb şeker ve esmer şeker gibi birçok çeşidi üretilmektedir. Bu şekerler, üretimleri sırasında geçirdikleri farklı işlemler sonucu değişik biçim ve tatlar elde eder. Örneğin çay şekeri olan sakkaroz, şekerpancarı ve şeker kamışından elde edilir. Şekerpancarından şeker elde etmek için, pancann önce suyu çıkarılır. Filtrelerden geçirilerek yabancı maddeleri ayrılan pancar suyu, buharlaştırılarak şeker kristalleri oluşturulur. Buharlaşma sırasında devamlı karıştırılırsa, küçük kristallerden oluşan pudra şekeri elde edilir. Şeker kamışından şeker elde etmek için, toplanan şeker kamıştarı, yaprakları kesildikten sonra işlenir. Kamışlar yıkandıktan sonra küçük parçalar halinde kıyılır. Sonra ağır merdaneler arasında ezilirken üstüne su püskürtülür; püskürtülen su şekerin çözünmesine yardımcı olur. Çözelti haline getirilen ham şeker, kimyasal maddelerle işlemden geçirilip filtre edilir. Şekerler içinde en tatlısı früktozdur. Ondan sonra sırası ile sakkaroz, glikoz, maltoz ve laktoz gelir. Şeker, vücudumuza ısı ve enerji sağlamanın yanı sıra yağların oluşmasına da yardımcı olur.
Sağlıktaki rolü
Gereğinden f azla yenen şeker, yağ olarak dokularda depolanıp şişmanlığa neden olur. Şekerde vitamin, mineral ve protein bulunmaz. Dişler için zararlı olan şekerin arıtılmış şekli, içinde hiçbir vitamin ya da besleyici madde bulunmayan arı karbonhidrattır. Mutfaklarda reçel, marmelat, tatlı yapımında kullanıldığı gibi, sade olarak sıcak içeceklere de katılır. Bisküvi gibi fabrikasyon ürünlerin de ana maddesini şeker oluşturur.
ŞEKER FESTİVALİ
Dünyanın hemen her yerinde üretimi yapılan şekerin hem tadı hem de görüntüsüyle sayısız çeşidi vardır.
İşte bunların belli başlıları:
Pudra şekeri
Tozşeker, yeterince ince olması için iyice ezilir ve tanelerin birbirine yapışmaması için içine % 3 oranında mısır nişastası eklenir.
Reçel şekeri
kere, doğal meyva İeri (960.4 -l oranında), sitrik asit (%0.6 0.9 oranında) ve lartrik asit ilave edilerek, reçellerin şekerlenmemesi amacıyla üretilir.
Esmer şeker
Şeker kamışı ya da şeker pancarının ikinci
şurubundan tamamen doğal olarak elde
edilir. Kokusu, ilk şuruptan elde edilen sarı renkteki şekerden daha kuvvetlidir.
Esmer şeker kamışı şekeri
İşlenmemiş kristalize esmer şeker doğrudan şeker pancarının suyundan üretilir. Bu şeker genellikle, egzotik mutfaklarda kullanılır.
İnce toz şeker
Beyaz toz şekerin ezilmesi veya elekten geçirilmesi yoluyla elde edilir. Kolayca eriyen bu şeker, tatlılar ve süt ürünlerinden başka, meyvalann tatlandınlması için de kullanılır.
Beyaz kırık şeker
Sıcak şeker konsantresinin keten ya da
pamuk iplikleri üzerinde yaraş yavaş kristalize edilmesi ile elde edilir, işlem ne kadar yavaş olursa parçalar da o kadar büyük olur.
Esmer kırık şeker
Beyaz kırık şekerin kristalize olma yöntemi kullanılır, ama sıcak şurup konsantresi, daha önce karamelleştirilerek esmer renk elde edilir.
Beyaz kesme şeker
Parisli bir aharatçı olan Eugene Prançoise tarafından 1854 tarihinde bulunan bu şeker knstalize olmuş toz şekerin kalıplar içerisinde preslenip kuru l u l m ası ile elde edilir.
Küb şeker
Esmer ya da beyaz olabilirler. Önce kalıplanıp
ardından kırılırlar ve böylece düzgün olmayan
şekiller oluştururlar. Şekerkamışı veya şeker
pancarından elde edilebilirler.
Esmer kesme şeker
Beyaz kesme şeker gibi üretilir ve sıcak içeceklerin tatlandırılmasında kullanılırlar.
Toz şeker
Havasız ortamda, şurubun kristalleşerek şekere dönüşmesi sağlanır. Kalitesi kristallerin saflık derecesine göre sınıflandırılır.
Sarı şeker
Esmer şeker gibi, aynı yöntemle üretilir. Ancak ilk şurup kullanıldığı için açık bir renk elde edilir.


İstiklal Marşımız ve Açıklaması

İstiklal Marşımız ve Açıklaması

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz.

Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!

Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.

Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milletide özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır. Çünkü türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah’a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Şair “ben” diyor.(Ancak kast ettiği mana aslında bizdir türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır. Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor. Ancak avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır. Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor. Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah’ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaad ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır. Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır. Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanımız üzerindedir.

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır. Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Allah’a şair hitap ediyor. Mehmet Akif’in Allah’tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizinde ruhları şaad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır. Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.

Dalgalan sen de şafakalar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!

Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Atrık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitleri mizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah’a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.


ÇEVRE KİRLİLİĞİNE dikkat !!!

ÇEVRE KİRLİLİĞİ

Çevre kirliliği dünyada olduğu gibi , gün geçtikçe artan boyutlarıyla ülkemizde de önemini hissettirmektedir. Kirlenme , doğal kaynaklarımızı kullanılmaz hale getirirken , insanlarımı da tedirgin etmektedir. Artan nüfus ve sanayileşme ile birlikte ; kullanım sonucu ulaşan artık modellerin miktarı ve özellikleri , günümüzde öylesine büyümüştür ki , doğanın , doğanın kontrolsüz bir biçimde atılan artıkların özümlemesi artık mümkün olmamaktadır.

Yerküremizi saran ve mor ötesi ışınların %98’ini emerek zararlı etkilerden koruyan ozon tabakasının kutuplar üzerinde incelediği belirlenmiş, dünyada da “OZON ALARMI” verilmiştir. Ozon tabakasında ki bu inceleme ( ERİME) , insanlarda ve hayvanlarda çeşitli kanser türlerini hızla artmasına okyanuslarda besin zincirinin bozulmasına yol açabilecektir.

Asit yağmurları , on binlerce hektar ormanın tahrip olmasına neden olmuştur. “ SERA ETKİSİ” nedeni ile , 21. yüzyıla vardığımız da ısı artışı tarım alanlarının değişmesine , deniz seviyesinin yükselerek kıyı kentlerinin sular altında kalmasına neden olabilecektir.

İçinde bulunduğumuz yüzyıl, birçok teknolojik yararları insanlara sunarken, bir yandan da insanlığın ortak malı olarak çevreden geri getirilmesi zor , hatta mümkün olmayan varlıkları da alıp götürmektedir.

20. yy. da dünyadaki hızlı nüfus artışı , sanayileşme , kentleşme ve gelişen teknoloji ile doğal fiziksel kaynaklardan aşırı derecede ve dengesiz şekilde yaralanılmıştır. Bu nedenle , yeryüzünde kullanılmayan , doğallığını koruyabilen alanların sayısı gün geçtikçe azalmakta su, hava, toprak ve orman gibi , insan yaşamı için de hayati öneme sahip unsurların kirlenmesi ve tahribi de her geçen gün artmaktadır.

1. SU KİRLENMESİ

Yer yüzündeki sular , güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur . İnsanlar , ihtiyaçları için , suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade eder. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler , suyu fiziksel , kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek. “SU KİRLİLİĞİ” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar.

Su kirlenmesi , su kaynağının fiziksel , kimyasal , bakteriyolojik , radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur.

a) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ

Su kirliliğine etki eden ana unsurları dört başlık altında toplama mümkündür :

Sanayileşme
Kentleşme
Nüfus artışı
Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler.

Özellikle Türkiye’de sanayi kuruluşlarının , sıvı atıkları ile su kirliliğine neden oldukları bilinmektedir. Ayrıca sanayileşme hareketleri ile kente göç olayı da başlamış ve bu durum , hızlı ve düzensiz kentleşmeye sebep olmuştur. Nüfus artışı , tarımsal mücadele ilaçların ve kimyasal gübrelerin bilinçsizce aşırı kullanımda göz önüne alındığında su kirlenmesine etki eden unsurlar açıkça ortaya çıkmaktadır.

Bu unsurların meydana getirdiği su kirliliğine neden olan başlıca kirleticiler , endüstriyel ve evsel atıklar , kimyasal kirleticiler ve tarımda verimli arttırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddelerdir. Tarım ilaçları , deterjanlar , maddecilikte kullanılan maddelerin asitli atıkları , radyoaktif atıklar bu kirleticilerden birkaçıdır.

Bu atıklar , arttırılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su kirliliğine neden olurlar.

b ) EVSEL KİRLENME

Evsel atıklar , yerleşim alanlarından gelen atık sulardır. Bu nedenle , her yerleşim bölgesi , su kullanım miktarına , sanayilerin varlığına ve cinsine iklime insanların hayat sigortalarına ve alışkanlıklarına bağlı olarak değişik özelliklerde atık su üretir.
Yerleşim birimlerindeki atık sular arıtılmadan deniz , göl akarsu vb. alıcı ortamlara boşaltılmaktadır.

Özellikle su havzaları yöresinde kurulan gecekondulardan yayılan atıklar , topraktan süzülerek su kaynaklarında kirliliğe neden olmaktadır.

Kıyılarımız hem endüstriyel hem de evsel atıklarla sürekli kirletilmektedir. Mesela Karadeniz kıyıları boyunca endüstriyel kuruluşların diğer bölgelerimize göre nicel ( sayısal ) olarak azlığı , bu kıyılarımızda evsel atıklarla kirlenmeyi ön plana çıkarmaktadır. Yalnız doğu Karadeniz kıyıları boyunca , kurulu bulunan balık yağı ve balık unu fabrikalarının atıkları ihmal edilmeyecek boyutlardadır.

Su kirliliğinin bir nedeni de , evsel atık sulardır . evsel atık sulardır. Evsel atık sularının kirliliğinde, “sert ( biyolojik parçalanmaya dayanıklı ) deterjan” atıklarının önemli payı vardır.
Deniz göl vb. alıcı ortamlarla yakın kurulan büyük kentlerde evsel atıkların çok fazla olduğu göz önüne alınırsa , kirlenmenin de buralarda büyük boyutlarda yaşandığı rahatlıkla söylenebilir.

c ) TARIMSAL ATIKLAR

Tarımsal çalışmaların gereği olarak tarım zararları ile mücadele amacıyla kullanılan plastiklerin , veriminin arttırılması için toprağa verilen gübrelerin ve otlaklarla oluşan yüzey akışı , erozyon ve toprağın sürülmesi sonucu çıkan toz-toprak , hayvan ve bitki artığı ile sap saman dahil olmak üzere her türlü tarımsal çalışma sonucu meydana gelen katı ve sıvı artıklarının sebep olduğu kirlilik , “tarımsal kirlilik “ olarak tanımlanmaktadır.

HAVA KİRLENMESİ

Hava atmosferi meydana getiren gazların karışımıdır . Hacim olarak %78 nitrojen %21, oksijen %0,93 argon %0,03 karbondioksit bulunan havada , çok az miktarda diğer gazlarda bulunmaktadır. Havanın bu doğal bileşimini değiştiren her türlü madde ve etki kirliliktir. Hava kirlenmesi, havanın değişimi veya bu yapıda toz , gaz , is , duman , koku , su buharı , aesol halinde bulunabilecek kirleticilerin , insan ve diğer canlılar ile fiziki çevreye zarar verici miktarda yükselmesi olarak tarif edilebilir.

A ) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ

Hızlı nüfus artışı ve buna paralel olarak büyük şehirlerde nüfus yoğunlaşması ,

Özellikle şehirleşme ve endüstrileşme , hatalı yer seçimleri,
Kömür ve petrol gibi yakıtların aşırı kullanılmasıyla hayvanın doğal bileşiminin bozulması ,


Trafik kuralları ve çevre konusundaki bilgi eksikliği ,

Kanunun , her şeye rağmen yeterince önemsemeyişi , hava kirliliğinin başlıca nedenleri ve büyük boyutlara ulaşmasında etken faktörlerdir.

Çok değişik faktörlerin rol oynamasına rağmen , hava kirlenmesinin nedenleri genel olarak kentleşme ve endüstrileşme şeklinde ikiye ayrılabilir.

KENTLEŞME

Hızlı kentleşme , hava kirliliğinin önemli sebeplerindendir. Kentlerdeki kirliliğinde büyük ölçüde ısıtma sistemlerinden , yakma tekniği ve yakıt kalitesinden , ayrıca motorlu taşıtlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar kentlerin meteolojik ve topografik şartlara göre yanlış yerleşmesi yeşil alan azlığı da kirliliğe etki etmektedir.

İstanbul , Ankara , İzmir , Eskişehir , Bursa , Gaziantep , Kocaeli , Samsun, Zonguldak , Trabzon , Erzurum , Diyarbakır , Hava kirliliğinin yaşandığı şehirler arasındadır. Bu kentlerimizdeki hava kirliliğinin başlıca sı , enerji kaynağı olarak düşük kaliteli ve bol kükürtlü linyit kullanılmasıdır.

Bugün özellikle motorlu kara taşıtlarının egzoslarından kaynaklanan hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığı , bilimsel araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçektir . Bu problem özellikle büyük kentlerde ısınma ve endüstri kaynaklı tüm kirlilikleri aşmış ve bu nedenle de acil ve kalıcı önlemleri gerektiren bir çevre sorunu haline gelmiştir.

Arif Nhat Asya - Bayrak Şiiri ( Bir bayrak rüzgar bekliyor )

Arif Nhat Asya - Bayrak Şiiri

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü

Kız kardeşimin gelinliği,

Şehidimin son örtüsü,

IŞIK ışık dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum

Senin destanını yazacağım,

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım,

Seni selamlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım,

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder,

Gölgende bana da bana da yer ver.

Sabah olmasın günler doğmasın ne çıkar,

Yurda ay yıldızının ışığı yeter,

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün,

Kizıllığında sığındık,

Dalgalardan çöllere düşürdüğü gün

Gölgene sığıındık,

Ey şimdi süzgün rüzgarlarda dalğalı

Barışın güvercini, savaşın kartalı

Yüksek yerlerde açan çiçeğim

Senin altında doğdum

Senin dibinde öleceğim,

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim

Yer yüzünde yer beğen,

Nereye dikilmek istersen,

Söyle seni oraya dikeyim

Başlıca 5 Maden ve Çıkartıldığı yerler

DEMİR

Metalurjinin temel ham maddelerinden biri olan demir cevheri ülkemizin en önemli yer altı kaynaklarından biridir. Ülkemizde demirin en büyük işletme alanı Sivas’ın güney doğusundaki divriği kasabası çevresidir.

Demir insanoğlunun bildiği en eski madenlerden biridir.Günümüzdede ağır sanayinin ana metali demirdir.Demirin çok geniş bir kullanım alanının olması ona büyük bir önem kazandırmıştır.

Yıllık üretimimizin 1984 yılında 4milyon ton dolayındadır ve dünyada türkiye 9. Sıradadır.

Başlıca çıkarıldığı yerler Güney marmara ,Balıkesir yöresi Doğu anadolu bölgesi Hasan çelebi-hekimhan (Malatya) ,Ege bölgesi ,Torbalı (İzmir) Batı karadeniz ,çamdağı, (Bolu) Akdeniz bölgesi ,orta toroslar ve Amanoslarda (Kara hisar, poyraz)İç anadolu bölgesi Kayseri ile K.maraş arasında çıkarılır.

BAKIR

Ülkemizde antik çağlardan beri işletilen ve hala büyük bir öneme sahip bulunan bakır dağınık yataklar halinde olup çok sayıda işletmeden elde edilir. Günümüzde elektronik ve elektro teknik sanayinde ,uçak ,motor, ev aletleri yapımı başta olmak üzere bir çok sanayi dalında yaygın olarak kullanılan bir madendir. Ülkemizde bakır yatakları genellikle çinko ve kurşun yatakları ile birlikte bulunur.

Doğu ana doluda Elazığın güneyinde Ergani-maden ,Doğu karadenizde Hopa ve borkça ,Batı karadenizde (küre) ,madenköy(Rize) ,köprübaşı ,Lahanos ,Asarcık(Giresun) ,Kutlular ve alacadağ,(Trabzon) başlıca bakır çıkarım alanlarıdır.

KROM

Krom ülkemizde bulunan en yaygın cevherdir. Yüksek kaliteli çelik elde etmek için kullanılan bir madendir. Yüksek kaliteli çelik üretiminde ve kaplamada kullanılır. Paslanmayan bir madendir. Türkiyenin önemli dış satım madenlerindendir. Üretim dış satım olanakları yıldan yıla değişir. Ferro-krom tesislerinin yetersizliği nedeniyle kro işlenmeden satılır.Türkiye 19.yy ‘lın başlarına kadar dünya krom üretiminin yarısından çoğunu gerçekleştiriyordu.Son yıllarda krom üretimi sürekli artış göstermiştir.Başlıca krom yatakları Guleman(Elazığ) ,Mihalhıççık(Eskişehir),Muğla,Fethiye,Orhaneli,(Bursa),Acıpayam (Denizli),Emet,Tavşanlı,(Kütahya),Kayseri,Sivas,ve Tokat’tır.


BOR MİNERALLERİ

Bor mineralleri ,cam porselen ,emaye yapımı ,fiberglas imalatında kullanıldığı gibi uzay çalışmalarının yalıtım malzemesi olarak değerlendirilir.Bor mineralleri dünyanın sayılı bibirkaçlkesinde bulunur.Bunlar içinde yedekleriyle en zengin ülke türkiyedir.Ancak üretimin ve ihracatın sınırlı olması nedeniyle bu maden yurt ekonomisinde önemli biryer tutmaktadır.Başlıca çıkarıldığı yerler;Balıkesir,Susurluk,Eskişehir,Seyitgazi,Kütahya,ve Bursa,Mutafa kemal Paşa yöreleridir.

KÜKÜRT

Kükürt ,kimya ,lastik,ve boya sanayinde barut ve gübre yapımında zirai mücadelede kullanılır.Asmaların ve sebzelerin yapraklarında üreyen bakteriler kükürtlü bileşiklerle yok edilir.Başlıca çıkarım alanları;Isparta(keçiborlu),Ağrı, Van,Hakkari ,Sarayköyde(Denizli)’de bulunur.

100 Temel Eser


100 TEMEL ESER

TÜRK EDEBİYATI

1
•  M. Kemal Atatürk
-Nutuk
2
•  Kutadgu Bilig'den Seçmeler

3
•  Dede Korkut Hikâyeleri

4
•  Yunus Emre Divanı'ndan Seçmeler

5
•  Mevlana
-Mesnevî'den Seçmeler
6
•  Nasreddin Hoca Fıkralarından seçmeler

7
•  Divan Şiirinden Seçmeler

8
•  Halk Şiirinden Seçmeler

9
•  Evliya Çelebi
-Seyahatnâmesi'nden Seçmeler
10
•  Kerem ile Aslı

11
•  Samipaşazade Sezai
-Sergüzeşt
12
•  Halit Ziya Uşaklıgil
-Mai ve Siyah
13
•  Hüseyin Rahmi Gürpınar
-Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
14
•  Ahmet Rasim
-Şehir Mektupları
15
•  Ahmet Hikmet Müftüoğlu
-Çağlayanlar
16
•  Ömer Seyfettin
-Hikâyelerden Seçmeler
17
•  Mehmet Âkif Ersoy
-Safahat
18
•  Ahmet Haşim
-Bize Göre
19
•  Yahya Kemal Beyatlı
-Eğil Dağlar
20
•  Yahya Kemal Beyatlı
-Kendi Gök Kubbemiz
21
•  Abdulhak Şinasi Hisar
-Boğaziçi Mehtapları
22
•  Ruşen Eşref Ünaydın
-Diyorlar ki
23
•  Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-Kiralık Konak
24
•  Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-Yaban
25
•  Refik Halit Karay
-Memleket Hikâyeleri
26
•  Refik Halit Karay
-Gurbet Hikayeleri
27
•  Halide Edib Adıvar
-Sinekli Bakkal
28
•  Halide Edib Adıvar
-Mor Salkımlı Ev
29
•  Reşat Nuri Güntekin
-Anadolu Notları
30
•  Reşat Nuri Güntekin
-Çalıkuşu
31
•  Falih Rıfkı Atay
-Çankaya
32
•  Falih Rıfkı Atay
-Zeytindağı
33
•  Faruk Nafız Çamlıbel
-Han Duvarları
34
•  Nazım Hikmet
-Memleketimden İnsan Manzaraları
35
•  Şevket Süreyya Aydemir
-Suyu Arayan Adam
36
•  Memduh Şevket Esendal
-Ayaşlı ile Kiracıları
37
•  Peyami Safa
-Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
38
•  Peyami Safa
-Fatih-Harbiye
39
•  Nihad Sami Banarlı
-Türkçe'nin Sırları
40
•  Ahmet Hamdi Tanpınar
-Beş Şehir
41
•  Ahmet Hamdi Tanpınar
-Sahnenin Dışındakiler
42
•  Samiha Ayverdi
-İbrahim Efendi Konağı
43
•  Necip Fazıl Kısakürek
-Çile
44
•  Sabahattin Ali
-Kuyucaklı Yusuf
45
•  Ahmet Kutsi Tecer
-Şiirler
46
•  Ahmet Muhip Dıranas
-Şiirler
47
•  Âşık Veysel
-Dostlar Beni Hatırlasın
48
•  Orhan Veli
-Bütün Şiirleri
49
•  Cahit Sıtkı Tarancı
-Otuzbeş Yaş (Bütün Şirleri)
50
•  Kemal Tahir
-Esir Şehrin İnsanları
51
•  Orhan Kemal
-Eskicinin Oğulları
52
•  Sait Faik Abasıyanık
-Kayıp Aranıyor
53
•  Sait Faik Abasıyanık
-Hikâyelerinden Seçmeler
54
•  Halikarnas Balıkçısı
-Aganta Burina Burinata
55
•  Kemal Bilbaşar
-Cemo
56
•  Samim Kocagöz
-Kalpaklılar
57
•  Tarık Buğra
-Küçük Ağa
58
•  Necati Cumalı
-Tütün Zamanı
59
•  Rıfat Ilgaz
-Karartma Geceleri
60
•  Orhan Hançerlioğlu
-7. Gün
61
•  Fakir Baykurt
-Kaplumbağalar
62
•  Faik Baysal
-Drina'da Son Gün
63
•  Abbas Sayar
-Yılkı Atı
64
•  Haldun Taner
-Hikâyelerinden Seçmeler
65
•  Oğuz Atay
-Bir Bilim Adamının Romanı
66
•  Aziz Nesin
-Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
67
•  Sabahattin Kudret Aksel
-Gazoz Ağacı
68
•  Yusuf Atılgan
-Anayurt Oteli
69
•  Cemil Meriç
-Bu Ülke
70
•  Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL
-Gençlerle Başbaşa
71
•  Naki Tezel
-Türk Masalları
72
•  Salâh Birsel
-Boğaziçi Şıngır Mıngır
73
•  Bahattin Özkişi
-Sokakta

DÜNYA EDEBİYATI

74
•  Beydeba
-Kelile veDimne
75
•  Eflatun
-Devlet
76
•  Eflatun
-Sokrates'in Savunması
77
•  Sadi
-Gülistan
78
•  Servantes
-Don Kişot
79
•  Balzac
-Vadideki Zambak
80
•  Viktor Hugo
-Sefiller
81
•  Goethe
-Faust
82
•  Daniel Daefo
-Robenson Cruzoe
83
•  Dostoyevski
-Suç ve Ceza
84
•  Gogol
-Ölü Canlar
85
•  Turgenyev
-Babalar ve Oğullar
86
•  Tolstoy
-Savaş ve Barış
87
•  Gustav Flaubert
-Madam Bovary
88
•  Charles Dickens
-İki Şehrin Hikâyesi
89
•  Knut Hamsun
-Açlık
90
•  Jack London
-Beyaz Diş
91
•  Rabindranath Tagore
-Gora
92
•  Ernest Hemingway
-Çanlar Kimin İçin Çalıyor
93
•  William Faulkner
-Ses ve Öfke
94
•  İvo Andriç
-Drina Köprüsü
95
•  Paniat İstrati
-Akdeniz
96
•  John Steinbeck
-Fareler ve İnsanlar
97
•  M Selimoviç
-Derviş Ve Ölüm
98
•  Cengiz Dağcı
-Onlar da İnsandı
99
•  Cengiz Aytmatov
-Beyaz Gemi
100
•  Cengiz Aytmatov
-Gün Olur Asra Bedel


Orhan Velinin Hayatı pps sunum



Kadir Suresi tefsir sunumu



Ali Şeriati-İslam sosyolojisi üzerine ( Kitap özeti sunumu )



Ali Şeriati - İslam Sosyolojisi Üzerine ( Kitap özeti sunumu ) indirmek için tıklayın

Son Anadolu panteri PPS



( alıntıdır)

15 Mayıs 2015 Cuma

Mezuniyet töreni için mani şablonları, hazır maniler, isme göre şehre göre maniler, Mezuniyet manileri, lise mezuniyet manileri, Üniversite mezuniyet manileri

Mezuniyet töreni manileri , hazır maniler, isme göre şehre göre maniler, Mezuniyet manileri

(Kimya) Da, (fizik) de vardır her zaman bir sözü
Yeşildir gözleri, hep de sakallıdır yüzü
Ah bir de (Polatlı) il olsa çok sevinecek
Şimdi sahneye (Leyla Selin Alkan) gelecek


Sınıfımızın abisi... Geldi (Fethiye )den
Hep doğruları söyledi hiç de çekinmeden
Kimimiz onu anlamadı bilmem ki neden
Şimdi ( Burak Sezer) geliyor arka köşeden


Allah'ım sen aramızdaki sevgiyi koru,
Birazcık fanatiktir, pek de sever sporu,
Dostluğu da ahlakı da kendi gibi güzel,
(İzmir) dendir arkadaşımız (Tuğrul özel).



Geldik dört yıl önce, gidiyoruz şimdi
Bu çarkta bir dişliyim ben de
Attık son imzayı bitiriyoruz şimdi
Bu parkta bir güllüyüm ben de
( Hazal Güllü geliyor şimdi sahneye)
...
...
Kimseye notlarını vermezdi
Sınıfımızda birincidir.
Kimseden de kopya almazdı.
Onun adı (Ayşegül İnci )dir.
.....
.....
Nerelerden nerelere geldik,
Biz bu sınıfı seninle çok sevdik
Kendi güzel, kalbi güzel,
İzmirden gelip gider (Banu Güzel)
.....
.....

Soğuklar gelir, kışın habercisi
Çiçekler açar, baharın belirtisi
Maniler okunur mezuniyet gecesi
(Büşra Çat) geliyor sınıfımızın birincisi
....
....
Dört yıl olmuş buraya geleli
Hiç değişmedi o pembeli
Sınıfımızın en çok güleni
(Kübra Nur Özketenli)



PARANTEZ İÇİNDEKİ İSİMLER ÖRNEKTİR. RASGELE YAZILMIŞTIR. SİZ KENDİ İSİM VE ŞEHRİNİZE GÖRE TASARLAYABİLİRSİNİZ.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Ne ol ne olma Mevlana dan özlü sözler ve videolu anlatım

“Paranı ver, gönlünü ver selam ver, canını ver ama SIRRINI VERME!
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama YERİNDE SAYMA!
Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama hiç bir zaman BOŞ VERME!
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol ama BÖLÜCÜ OLMA!
Eşini beğen, işini beğen aşını beğen ama KENDİNİ BEĞENME!
Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle ama KİN BESLEME!
Davet et, hayret et, affet, tövbe et ama İHANET ETME!
Hedefe koş, yardıma koş ama, ORTAK KOŞMA!
Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama AĞZINI AÇMA!
Okumaktan zarar gelmez, oku ama LANET OKUMA!
Rakibini geç, sınıfını geç ama GÜLÜP GEÇME!
Ev al, araba al, abdest al ama BEDDUA ALMA!
Zulmü devir, nefsi devir ama ÇAM DEVİRME!
Yaklaş, konuş, tanış ama UŞAKLAŞMA!
Doğrul, devril ama EĞRİLME!
Seslen, uslan ama YASLANMA!
 İtil, atıl ama SATILMA!”



PPS sunumunu indirmek için tıklayın