26 Haziran 2015 Cuma

Ertuğrul Gazi (Osmanlı Devletinin dedesi...)




Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yaygın görüşe göre Ertuğrul Gazi 1189´ da doğmuş 1231 de Söğüt e yerleşmiş 1281 vefat etmiştir. Babası Süleyman Şah, annesi Hayme Ana, eşi ise Halime Hatundur.
Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gâzinin babasıdır. Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı boyundan Süleyman Şahın oğludur. Cengiz´in İslâm memleketini talan ettiği sırada babası, Selçuklu topraklarında yaşamak üzere kabîlesiyle berâber ülkesini terk etmiş, Amu Deryâ´yı geçip, Oğuzların yoğun olduğu Ard havzasına gelmiştir. 1220´lerde Horasan´ın kuzey sınırına, oradan Karakum Gölünün güneyine, oradan da Merv yoluyla Ahlat´a ulaşmıştır. Moğol ateşinin Doğu Anadolu´yu da sarması üzerine kabîlesine daha uygun bir yer arayan Süleyman Şah, Rakka civarında Ca´ber Kalesi yakınında Fırat Nehrinden geçerken boğulmuştur.
Babalarının vefâtından sonra, Ertuğrul Gâzi kabîleye reis seçildi. Ağabeyleri Sungur Tekin ve Gündoğdu, kendilerine tâbi kabîle mensuplarıyla berâber Ahlat´a geri döndüler. Ertuğrul Gâzi ise, kardeşi Dündâr Beyle berâber batıya hareket etti.

Sivas yakınlarında konakladıkları sırada Selçuklu ordusu ile büyük bir Moğol birliğinin savaşına şâhid oldular. Selçukluların yenilmekte olduğunu görünce, yiğitlik ve mertlik esaslarına göre, kuvvetleriyle onların yardımına koşan Ertuğrul Gâzi gâlip gelmelerini sağladı. Bunun üzerine Selçuklu Devletinin hükümdârı bulunan Sultan Alâeddîn, Ertuğrul Gâziye iltifât ederek hil´at gönderdi ve Ankara yakınındaki Karadağlar mıntıkasını ıktâ olarak verdi (1230). Ertuğrul Bey, bir müddet burada kaldıktan sonra, oğlu Savcı Beyi Konya´ya gönderince, Bursa ile Kütahya arasındaki Domaniç Dağları yaylak, Söğüt ile Karacaşehir kışlak olmak üzere kendilerine verildi. Bunun üzerine Ertuğrul Gâzî aşiretiyle berâber gelip, Söğüt ve Domaniç´e yerleşti. O civarlarda oturan Afşar (yâhut Alişar) ve Çavdar aşîretlerinin etrâfa verdikleri zararlara mâni oldu. Hıristiyan tekfûrlarla da iyi geçinmeye dikkat etti.
ertugrulgaziturbe1Adâleti, halka olan iyi muâmele ve yardımları o kadar çoktu ki, Hıristiyan tebaa bile kendisini sevip sayıyordu. Ertuğrul Gâzinin günden güne kuvvetlenmesi Karacahisar tekfûrunu kendisine cephe almaya yöneltti. Bunun üzerine Ertuğrul Gâzi Konya´ya giderek Sultan Alâeddîn´i bu hisarın fethine teşvik etti ve berâberce gelerek Karacahisar´ı kuşattılar. Moğolların Konya Ereğlisi´ni kuşatması üzerine, Sultan Alâeddîn geri döndü. Ancak Ertuğrul Gâzi muhâsaraya devâm etti. Bir müddet sonra kaleyi fetheden Ertuğrul Gâzi, tekfûru ve diğer esirleri kardeşi Dündar Gâzi ile birlikte Konya´ya Sultan´a gönderdi.

Ertuğrul Gâzi, Selçuklu Sultânı Alâeddîn´in vefâtına kadar altı sene etrâfın fethi ve İslâmiyetin yayılması için bütün gayreti ile çalıştı. Sultânın vefâtından sonra, Selçuklu hükümdârları arasındaki taht ve taç kavgalarına karışmayarak Söğüt uç bölgesinde tekfûrlarla mücâdeleye devâm etti. 1281 yılında 92 veya 96 yaşındayken Söğüt´te vefât ederek oraya defnedildi.
Ertuğrul Gâzi, çevresinde bulunan beyliklerden devletlerin durumlarını ve siyâsî şartlarını gâyet iyi değerlendirirdi. Komşuları ile dâimâ iyi geçinerek aşîret ve tebaasını güçlü bir durumda huzûr ve râhat içinde yaşattı. Çok cömert olan Ertuğrul Gâzi, fakirlere, düşkünlere dâimâ yardım ederdi. Yarım asır adâletle idâre ettiği bölgede Hıristiyanlara da İslâmiyeti sevdirdi. Ertuğrul Gâzinin ölümünden sonra, küçük oğlu Osmân Gâzi, kavim ve kabîlesinin reisi oldu. Osman Beyin bağrından çıkarak denizleri, diyarları, kıtaları ve ülkeleri muhteşem dalları arasına alacak olan çınarın kökü toprağa yayılmaya başladı. Öyle ki, bu çınarın gölgesi altında bütün insanlık, Asr-ı Saâdetten sonra, bir daha görüp hayâl edemediği bir şekilde tam altı asır yaşadı.

(alıntıdır)

22 Haziran 2015 Pazartesi

Hipotalamus nedir? Dikkat çeken ilginç özelliği....


     
       Sabah uyanınca koltuk altından ölçülen olağan vücut sıcaklığı 36,3 ile 37,1 derece arasında değişir. Vücut sıcaklığını ayarlayan merkez, beynimizdeki hipotalamustur. Hipotalamusdaki bu merkez bir termostat gibi çalışır. Hipotalamik termostatın ayar noktası 37,1 derecedir. Vücudun iç sıcaklığı koltuk altı sıcaklığından daha yüksektir, beyin sıcaklığı da vücudun iç sıcaklığı kabul edilir. Beyin sıcaklığı 37,1 derecenin altına düşerse hipotalamusdaki ısı üretimini sağlayan ve aynı zamanda ısı kaybını engelleyen mekanizmalar devreye sokulur. Vücut sıcaklığı bu derecenin üstüne çıkarsa ısı üreten mekanizmaların durdurulup ısı kaybına yol açan mekanizmaların çalıştırılması sağlanır.
       Böylece vücut sıcaklığımız olması gereken derecelerde olur.

Aşka dâir... ♥♥♥

Haklısın aramızda dağlar, denizler var,
Haklısın aramızda uçurumlar...
Senin sevdaların üç günlük masal,
Benim sevdalarım Allâh ' ına kadar... ( Ahmet Selçuk İlkan)
---------------
Ne yıldızları istiyorum gece yarılarıma
Ne güneşi istiyorum karanlığına
Çok değil sadece seni istiyorum, yalnızlığım
----------
Ilık bir rüzgar ediyordu
Nerden bilirdim fırtına kopacağını
Yağmurun yağacağını
Ve o yağmurun sen olacağını.
-------------
Gece midir, insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır,
hüzünlenmek için geceyi geceyi bekleyen?
Gece midir, seni bana düşündüren yoksa ben miyim
Seni düşünmek için geceyi bekleyen?
----------
Kimseye gönlümü vermedim, içinde seni görürler diye
Kimsenin gönlünü almadım, içinde seni görürüm diye
------------
Dünyada iki türlü göz var;
Biri benden başka herkesi gören sen,
Diğeri senden başka kimseyi görmeyen ben


Aşkıma... çok duygulu aşk sözleri


AŞKIMA;
güzel gözlüme;
yaşamın en acı en uzun gecesii...
bu gece konuşabileceğim
elini tutabileceğim
ne bir dost
ne de bir arkadaş var..
yalnızca elimde kağıt
bu gece seni anlatıp seni yazacağım
önce o güzel gözlerini
hayalimde canlandırıp
saatlarce bıkmadan,usanmadan
bakacağımm
sonra da o güzel yüzünü düşüneceğim
ama sana dokunamayacağım
her şarkıda,
her şiirde
seni bulacağım
sana söyleyemediğimi
gecenin
karanlığında söyleyeceğim
ama
bilmezsin güzel gözlüm
her gecenin bir sabahı,
her zamanın bir saati,
hatta her kışın bile yazı vardır
sensiz geçen günlerimin sonu gelecek
ve sana
kavuştuğum o gün
boynuna sıkıca sarılacağıma
yemin ediyorum
sana yüzlerce ,binlerce hatta yüzbinlerce kez
SENİ SEVİYORUM diyeceğim
AŞKIMA...

21 Haziran 2015 Pazar

Ünlü matematik ve fizik bilgini FRED HOYLE ' nin dediği gibi...


Ünlü matematik ve fizik bilgini FRED HOYLE ' nin dediği gibi...
       " Yalnızca bir tek hücrenin bile tesadüfen kendiliğinden var olabilme olasılığı, bir fırtına sonucu bir hurda yığınından uçuşan demir parçalarının gökyüzünde birleşip tesadüfen bir Boing 747 uçağı oluşturma olasılığından daha düşüktür."  ( Fred HOYLE)

Bir Hayvanın İstifa Dilekçesi



Bir hayvanın istifa dilekçesi

Biliyorum, dünyanın nimetleri sırf benim için yaratılmadı.
Ben üstün değilim,
Ben farklı değilim,
Duymak istiyorsan eğer,
Bunu da haykırabilirim,
Ben İNSAN değilim.

20 Haziran 2015 Cumartesi

YOLDAKİ TAŞ... MUTLAKA OKUYUN



YOLDAKİ TAŞ

       Eski zamanlarda bir padişah, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurur ve kendisi de pencereye oturup, "Bakalım neler olacak?" diye seyreder. Ülkenin tüccarları, kervancıları, saray görevlileri birer birer kayanın etrafından dolaşıp saraya giderler. Pek çoğu da; "Halkından çok vergi alıyor,ama yolları temiz tutmuyor." diye padişahı yüksek sesle tenkit ederler.
        Birgün sırtındaki küfe ile saraya meyve ve sebze getirmekte olan bir köylü çıkagelir. Kayanın yanına gelince, sırtındaki küfeyi yere indirir ve iki eli ile kayaya sarılır ve ıkına sıkına itmeye başlar. Sonunda kan ter içinde kalır, ama kayayı da yolun kenarına çeker. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereyken, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görür. Keseyi açar. İçi altınla doludur. Bir de padişahın yazısı vardır içinde: " BU ALTINLAR, kayayı yoldan çeken kişiye aittir."
     

18 Haziran 2015 Perşembe

En kolay tarif ELMALI PASTA, elmalı Turta ( Apple pie) Nasıl yapılır

Malzemeler:
1 kilo elma
Yarım kilo un
200 gr margarin
1 su bardağı + 1 çay bardağı şeker
1 kaşık toz tarçın

Yapılışı:
        Elmalar soyulur, küçücük doğranır. Tavada bir bardak su bir bardak şeker ilave edilip kaynatılır. Suyu azalınca indirilir. Soğuduktan sonra üzerine tarçın dökülür.
       Geniş ve derin bir kaba un boşaltılır. Üzerine bir çay bardağı şeker ve iki yüz gram margarin ilave edilir. El ile iyice karıştırılır. Margarin  iyice un ve şeker ile özdeşleşir. Ham çökelek gibi olmalıdır. Daha sonra fırın tepsisine hazırladığımız elmalı karışım dökülür ve iyice yayılır. Tepsideki kalınlığı 1-2 Cm yükseklikte olabilir. Daha sonra hazırladığımız unlu karışım üzerine serpiştirilerek dökülür. Kalınlığı 1-2 Cm olmalıdır.
        150 derece de ısınan fırına koyulur. 15 dk da üzerini kızarır. Soğumaya bırakılır.
        Böylece tatlımız hazır. İster sade isterse de dondurmalı olarak yemeye hazırlanır.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Tek ayakkabı-lık dev mutluluk, mutlaka okuyun




Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle.. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp:
- Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.
Çocuk, ona dönerek:
- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.
- Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?
- Çok basit!. dedi, adam. Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orada tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükafat görecekler...
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:
- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.
İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp:
Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?
- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.
- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.
- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerideki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.
- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?
- Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş
değildi.Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.
Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- Babam haklıymış!. dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!'
demişti.
* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir.

(alıntıdır)

16 Haziran 2015 Salı

Günlük yenilen yiyeceklerin fayda ve zararları, şifalı yönleri



Ispanak:
Pişmiş veya kuru olarak yenmesi akciğer ve göğüse faydalıdır. Mideyi yumuşak tutar. Bel ağrılarını geçirir.
Pirinç:
Sütle pişmişi meniyi arttırır. Suyu ile yıkamak organların kirini temizler. Pişmişi mideyi debağ eder.
Soğan:
Eritici,  kesici, ve ferahlık vericidir. Damarların ağzını açar. Şiddetlisi, acı olanı, yüzü kızartır. İtidalle yenmesi iştahı arttırır. Fazla yemek baş ağrısı verir, akla da zarar verir. Pişmiş soğanın gıdası çoktur lakin susatıcıdır. Basur ağızlarına açar, kanatır. İdrarı çoğaltır. Karnı boşaltır.Romatizmaya faydalıdır. Pişmiş soğan çıbanları deşer ve ağrılarını giderir.
Yumurta :
En iyisi yağda yarım pişmiş şeklidir. Tavuğun beynidir. En faydalısı piliç yumurtasıdır. İçi sarısı hararet verici, beyazı soğuk vericidir. İkisi de nemli ve faydalıdır. Beyazı yüze sürülürse güneşin ve ateşin tesirine, ağrılarına, boğaz gıcıklarına, ses sıkıntısına, öksürüğe, nefes darlığın,  kan azlığına faydalıdır. Beyaz tavuk yumurtası,  mide ifrazatını arttırır. Gıdası fazladır. Çabuk hazm olur. Meniyi arttırır. Yumurta sarısını pişirip yemek kabız yapar. Mazının döğülmüşü ile karıştırıp yemek ishali keser. Ziftle karıştırıp çıbana bağlanırsa açar ve içindeki cerahati çeker, boşaltır. Yumurta et kuvvetindedir çünkü hayvanın bir parçasıdır. Sarı olanı makbüldür.
Fındık:
Hazmı güçtür. Hararet vericidir. Baş ağrısı romatizma ve mide bozukluğunu doğurur. Dimağın işleyişine faydalıdır. Öksürüğe iyi gelir.
Ceviz içi:
Hazmı güçtür. Hararet vericidir. Bal ile karıştırıp yemek soğuk almış mideye iyi gelir.
Peynir:
Tazesi soğuk verici ve nemlidir. Eskisi hararet verir. Gıdası kuvvetlidir. Şişmanlatır. Fakat mesane de taş yapar.
Leblebi:
 Bel ağrılarına iyi gelir. Diş etleri ağrısını, bağırsak veremlerini giderir. Damarları açar. Sesi berraklaştırır. Gıdası iyidir. Pişmişi vücuttaki su birikintilerine faydalıdır. Böbrek ve mesane  taşlarını düşürür. Meniyi çoğaltır. İdrarı arttırır. Doğurmayı kolaylaştırır.
Buğday:
Hararet ve rutûbeti mutedildir. Kızartılmış buğdayın hazmı ağırdır. Solucan yapar. Gıdası kuvvetlidir.


(devamı yazılacaktır)

14 Haziran 2015 Pazar

Palendromik ( tersindende aynı okunan) Cümleler


Palendromik ( tersindende aynı okunan) Cümleler

İLLE DE BEDELLİ

EV YEMİŞİ MEYVE

ALTAN ATTAN ATLA

KALSIN O DON ISLAK

KATLA ENİNE, AL TAK

KATIRA DA RADARI TAK

ALNA PASTA AT SAPANLA

ALIŞIR O SANA, SOR IŞIL' A

ZAMLI KABANA BAKILMAZ

RIZA, HALUK OKULA HAZIR

NE BANA SEN, NE SANA BEN

EY EDİP ADANA' DA PİDE YE


Fatih Sultan Mehmet Han 'ın Hocaları


   


       Bazıları, Osmanlı şehzadelerini yalnız ana kucağında eğitilmiş zannederler. Halbuki, şehzadelerin eğitimi, 5-6 yaşından itibaren başlardı. Ayrıca; silah kullanma, ata binme, ok atma, avlanma, gürz kullanma... gibi dallarda da en iyi bir şekilde yetişirlerdi. Gençliklerinde ise; devlet idaresine hazırlanmak için, sancaklarda vazifeye başlarlar; buralarda, padişahlık sırasını beklerlerdi. Mesela; Fatih Sultan Mehmet Han 'ı yetiştiren, devrin en meşhur hocalar kadrosu, şu âlimlerden kurulu idi:
ŞEYHÜLİSLAM: Molla Hüsrev, Molla Gürânî.
MUTASAVVIF VE TIP ÂLİMİ: Akşemseddin.
VEZİR: Molla Hayrettin, İbni Temcîd, Hoca Yusuf Sinan Paşa.
VEZİR VE ŞÂİR: Molla Ayas, Bursalı Ahmet Paşa.
NİŞANCI: Çelebizâde Abdülkadir Âmidî, Hasan Çelebi, Hatipzâde Mehmet, Molla Sirâceddin Paşa.
KAZASKER: Müslidhiddin Mustafa Efendi.
MÜDERRİS: Kınalı Abdülkadir Hamidî.
       Ayrıca, birçok yabancı hocalar da vardı. Böylece, iyi bir eğitim görerek; Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, Slavca, İbrânice ve Uygur dillerini ve zamanın bütün ilimlerini öğrendi. Astronomi, matematik, askerlik, tarih, coğrafya bilgisi çok iyiydi. Kelâm ve matematikte devrinin otoritelerindendi. Avnî mahlasıyla şiirler de yazmıştır.

12 Haziran 2015 Cuma

Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri... ve özlü sözleri


Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri...

*"Ya be İstanbul u alırım. Ya da İstanbul beni."
*"Sırrımı Sakalımın Bir Teli Bile Bilseydi, Sakalımın O Telini Hemen Koparır ve Yakardım."




- II. Mehmet ( 1451-1481)
- Hadis-i Şerifdeki  lütfa nail olmuştur.
- Bir çağ açıp ( Yeni çağ) bir çağ ( Orta çağ ) kapatmıştır.
- 1475'te Karadeniz Türk Gölü haline gelmiştir.
-Arapça ve Farsça olmak üzere 7 dil biliyordu.
-Latinceyi anadili gibi konuştuğu söylenir.
-Şairdi. Mahlası; Avni idi.
-Mahiyetindeki 185 şairden 30'unu maaşa bağladı.
- İlk kez altın para bastırmıştır.
-Kanuni'den çok önce, bir kanunname ve bir anayasa hazırlattı.
-900 bin kilometrekare olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye çıkardı.
-Venedik Kralı tarafından planlanan 14 suikast girişiminden sağ kurtulmayı başardı.
-Ömrü boyunca 2 imparatorluk, 4 krallık ve 11 prensliği kendine bağladı.
-Hıristiyanlar, Osmanlı Türklerinin İstanbul'u fethetmesini ''dünyanın sonu'' diye tanımladı.
-Anketlere göre, akla ismi ilk gelen Osmanlı Sultanı olmuştur.
-Birçok tarihçiye göre Fatih, devlet-i ebed müddet geleneğinin son hükümdarıydı.

11 Haziran 2015 Perşembe

Şair Eşref den özlü bir söz, bir devlet yıkılıyor...




Bir soğan soyuluyor, yaşarıyor gözler
Bir devlet soyuluyor, aldırmıyor öküzler. ( Şair Eşref)

10 Haziran 2015 Çarşamba

Hayvanlar Âleminden şaşırtan ilginç bilgiler



> Kangurular geri geri yürüyemezler.
> İstakozların kanı mavi renktedir.
> Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.
> Zürafalar, 35 Cm uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
> Salyangozların 25000 civarında dişi vardır.
> Timsahlar daha derine batabilmek için taş yatarlar.
> Hastalanmayan tek hayvan KÖPEK BALIKLARIdır.
> Penguenler, yüzebilen fakat uçamayan tek kuşlardır.
> Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne sebep olan hayvandır.
> Bir sineğin hızı saatte 8 km dir.
> Atlar bir ay kadar ayakta kalabilirler.
> Büyükçe bir yunus balığı günde 2 Ton yiyecek tüketir.
> Bir karınca kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilir.
> Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 katı kadar yüksekliğe zıplayabilir.

Yiyecekleri saklamak ile ilgili püf noktalar... Aklınızda bulunsun



1- Kurutulmuş sebze ve meyveler bez torbalarda rutûbetsiz yerde saklanır. Çevre çok nemli ise iyice kurutulduktan sonra naylon torbaya konup sıkıca kapatılır. Böylece çevrenin neminin kuru sebzeye geçmesi önlenir.
2- Salça açıldıktan sonra cam bir kavanoza konmalı ve üzeri sıvı yağla örtülüp hava ile teması kesilmesini. Salça bu şekilde buzdolabında bir süre saklanabilir.
3- Beyaz peynir tuzlu su içinde buzdolabında 2-3 hafta saklanabilir.
4- Plastik kaplarda yiyecek saklanmaz. Boşalan deterjan vb. Kovalarına pekmez, süt, yoğurt gibi yiyecekler konulmamalıdır. Plastikden gıdalara zehirli maddeler geçer. Böyle gıdalar için en uygunu cam kaplardır.
5- Yiyeceklerin saklanmasında cam, porselen, çelik ve çatlasın emaye kaplar kullanılmalıdır. Alüminyum ve bakır kaplarda yiyecek saklanmaz.

Madem para yok o zaman biz de şarkı söylemeyiz


       Bir psikoloji profesörü, evinin yanındaki parkta gitar çalıp şarkı söyleyen bir grup gencin bu davranışlarından rahatsız olmaktadır ve gençleri bu davranışlarından vazgeçirmek istemektedir. Ancak gençleri azarlamak ya da onları şikayet etmek gibi çözümlerin kendisini sonuca götürmeyeceğini düşünmektedir. Bu nedenle farklı bir yöntem deneyerek balkona çıkar ve gençlere " Hey  gençler ne kadar güzel çalıp söylüyorsunuz.  Bu yaptığınız işi birilerinin dikkate alıp pekiştirmesi, ödüllendirmesi, gerekir. Bunun için eğer kabul ederseniz hergün burada gitar çalıp şarkı söylemeniz karşılığında size haftada bir 50 lira vermek istiyorum." demiştir.
       Gençler buna çok sevinmişler ve hergün çaldıkları şarkıların karşılığı olarak profesörden haftada 50 lira almaya başlamışlar. Profesör gençlere verdiği parayı bir iki hafta sonra maddi sıkıntılarını gerekçe göstererek 40 liraya düşürmüş, bir iki hafta sonra 30, 20 lira derken en sonunda gençlere verdiği parayı 5 liraya kadar azaltmış ve sonunda gençlere verdiği parayı vermekten vazgeçtiğini söylemiştir.
       Bunun üzerine gençler " Madem para yok o zaman biz de şarkı söylemeyiz. " diyerek o parkta bir daha şarkı söylememişlerdir.

( yorum sizin...)

9 Haziran 2015 Salı

Kazların göç yolculuğu ve dikkat çekici özellikleri


       Kazlar, doğa bilimciler tarafından en doğru yere, en kısa sürede, en az fire vererek göç eden kuşlar olarak saptanmıştır. Eğer güneye doğru " V " biçiminde uçan kuşları görürseniz, bilimin onların bu uçuş tarzları ile ilgili aşağıdaki keşiflerini düşünün:
       Her kuş, kanatlarını çırparken kendisini izleyen diğer kuşu yukarı kaldıran bir güç oluşturur. Bir kuş sürüsü " V" biçiminde uçarken, tek bir kuşun uçabileceğinden en az % 71 oranında daha uzun bir uçuş mesafesi kat eder.



       İŞTE! Ortak duyguyu ve hedefi paylaşan insanlar, gidecekleri yere daha çabuk ve kolay varırlar. Çünkü onlar birbirlerine güven duyarak ve destek vererek yol alırlar.

KANUN-İ SULTAN SÜLAYMAN dan sağlıkla ilgili özlü bir söz


Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. (KANUN-İ SULTAN SÜLAYMAN)

8 Haziran 2015 Pazartesi

Üstad Necip Fazıl Kısakürek den iktidar ve muhalefet için özlü sözü


(Büyük sözleri büyük insanlar söyleyebilir)

"Bugün bizim muhalefet, iktidarı düşürmek için vatanı düşürmeye bile razıdır."
( NECİP FAZIL KISAKÜREK)

4 Haziran 2015 Perşembe

İşte Osmanlı devletinin zarif ve ince düşünmesine bir örnek


OSMANLI da karnında bebeği ile vefat eden bir annenin mezar
Taşı.
( Gördüğünüz gibi annenin mezar taşına bitişik tıpkı anne  karnında ki gibi bebek mezar taşı) 
Bir devlet ancak bu kadar zarif ve ince düşünceli olabilir.

Aşk üzerine özlü sözler


AŞK a uçarsan kanatların yanar. ( Sadi Şirazi) 
AŞK a uçmazsan kanat neye yarar. ( Mevlana C. R.) 
AŞK a varınca kanadı kim arar.( Yunus Emre) 

Necip Fazıl Kısakürek den inci gibi özlü sözler.


Siz hiç sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Domatesci, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
İnsan bağırırken düşünemez.
Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.
Popçular, rakçılar boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur. ( Necip Fazıl Kısakürek)



Ata sözü gibi özlü sözler


Akılsız adam kefil olur
Borç öder sefil olur
Evli kadına bakan
Sonunda rezil olur
Doğru yolda gitmeyen
Kendini patika yolda bulur
Tam rahat ettim derken
En sonunda sürünür
Dünya malı elde iken
Hep düşmanlar dost olur
Elde birşey kalmayınca
Dost bile düşman olur
Ben zenginim deyipte
Fakire nispet yapan
Öyle birgün gelir ki
Fakirle dost olur.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Rudyard Kipling ( if ) Eğer şiiri içinde özlü sözler var



Eğer

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir İNSAN olursun oğlum... ( Rudyar Kipling)

2 Haziran 2015 Salı

Victor HUGO dan özlü bir söz. Mükemmel tesbit

    İyi bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir.
Çünkü kadınlar, kötü erkeklere aşık olup
İyi erkeklerle dertleşir. ( Victor Hugo)


SEVGİLİDEN AYRILMAK... Mutlaka okuyun.


     
       Onunla ilk tanıştığım zaman ortaokulunda henüz 14 yaşındaydım. Onun yaşını ise hiç sormayın! Göz göre göre kendimi ateşe attığımı sonradan anladım. Herkes bu beraberlik için yaşımın çok küçük olduğunu söylüyordu. Aslında hiçbir zaman yaşın uygunluğu söz konusu olamaz böyle bir ilişkide. İlk önceleri sadece yakın arkadaşlarımla paylaştım küçük sırrımı. Sadece gönül eğlendiriyordum onunla. Ne kadar da aptalmışım. Aileme anlatamadım. Reddedileceğini peşinen biliyordum. Başlangıçta tenha yerlerde çok seyrek buluşuyorduk. Daha sonra buluşmalarımızın sayısı gittikçe arttı. Ok yaydan çıkmıştı bie kere. Evet onu seviyordum. Aklımda hep aynı düşünce vardı: " onun tutsağı değilim ve istediğim zaman terkedebilirim." Ne kadar da akılsızmışım. En sonunda olan oldu. Bir gün annem bizi yakaladı. Kızmadı, bağırmadı, sadece kısa bir nasihat çekti. Beraber olmamızı yasak etmenin mümkün olamayacağını acı acı anlattım.
      Aradan seneler geçti, ama gittikçe birbirimize bağlandık. Daha doğrusu ben ona bağlandım. Tahmin edebileceğiniz gibi onun umrunda bile değildim. Aradan geçen yıllarda kaybeden taraf hep ben oldum. O bana sahte mutluluklar verdi sadece. Bense her şeyimi...  Onun için kavga ettim, onun yüzünden çok hastalandım. Önce onu sevmeyi öğrendim, sonra da nefret etmeyi. Beraber olmayı istemediğim anlarda bile, yanımda olmaya devam ediyor. Ne yalan söyleyeyim ; bazen ben de isteyerek onun peşinden koşup sokak sokak aradıktan sonra hasretle yine buluşuyorduk. İrademi yerle bir etti. Ailemle, yakınlarımla arama girdi. Arkadaşlarımın çoğu da ondan nefret etti. Hatta ben bile tiksindim bazen, bedenime ve ruhuma sinen kokusundan. Dudaklarımın her dokunuşunda, ben ondan o benden birşeyler çalıyordu. O her seferinde yeniliyordu kendini, bense gittikçe kötüleşiyordum. Buna rağmen bir türlü terkedemedim.
        Aslında çok defa denedim ayrılmayı. Hepsinde de dönüşüm bir öncekinden güçlü oldu. Yokluğunda hasretiyle kıvrandım, bu ayrılığa alışmaya çalıştım, ama asla aklımdan çıkmadı. Tırnaklarımı yedim, yetmedi; kuruyemişe başladım, ayrılık kilo aldırdı. Hatta inanmazsınız ama şu anda bile yanıbaşımda. Ama yine de hepinizin önünde yemin ediyorum ve söz veriyorum: " Ya o beni bırakacak, ya ben o sigarayı!"

SU DİYOR Kİ


Su diyor ki

Merhaba arkadaş
Dinle beni,
Suyum ben Allah'ın nimeti
Aman ne olur bil kıymeti
Gün olur damlamı ararsın
Bırak israf denen illeti
O benden yarattı hayatı
Sakın bırakma salavatı
Abdestini güzelce alda
İşleme israf kabahati
Temizlik imanın yarısı
İmansıza olsun darısı
Şadırvanı kirletme ki
Demesinler insan karası
Eskiden akardım yabana
Sonra çıkardılar meydana
Cennet mekanı olsun
Benden abdest alıp
Namaz kılana.



Bir öğretmen ve sınıfta tek kalan öğrencisiyle mükemmel konuşması


                        Bir öğretmen ve sınıfta tek kalan öğrencisiyle mükemmel konuşması

       Bir öğretmen ders yapacağı sınıfa girmiş. Bir de bakmış ki sınıfta ön sırada bir tek öğrenciden başka kimse yokmuş. Öğretmen bu durum karşısında dersi işleyip işlememekte tereddüt etmiş ve sınıftaki tek öğrenciye sormuş:

      Sınıfta bir tek sen varsın. Sence ders yapalım mı, yapmayalım mı?

       Öğrenci cevap vermiş:
       Öğretmenim babam çobandır. Bu konudan pek anlamam ama eğer ben ahıra girseydim ve bütün ineklerimiz kaçıp da bir tanesinin bile kaldığını görseydim yine de onu beslerdim.

       Çobanın çocuğunun bu cevabını duyan öğretmen derse başlamış. Üç saatten fazla konuşmuş. Dersten sonra kendisini, görevini yerine getirdiği için huzurlu hissetmiş ve öğrencisinin de memnun kaldığını söylemesini bekleyerek sormuş:

       Dersi nasıl buldun?

       Öğrenci, biraz duraksadıktan sonra cevap vermiş:
       Daha önce de dediğim gibi öğretmenim, ben ahıra girdiğimde biri dışında bütün ineklerimizin kaçtığını görseydim onu beslerdim; AMA ELİMDEKİ BÜTÜN YEMİ ONA VERİP HAYVANI ÇATLATMAZDIM.

Bir Kızılderili atasözü Unutmamak ile ilgili

Anlatırsan unutabilirim,
Gösterirsen anımsayabilirim,
Beni işin içine katarsan asla UNUTMAM, öğrenirim.

1 Haziran 2015 Pazartesi

Bir İngiliz üniversitesinde yapalın arşaıtramya gröe,


          Bir İngiliz üniversitesinde yapalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaıyımş. Ardakai hfraliren srısaı krıaışık oslada yzaı oknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oyourumkuşz ve elsikeri de tammlıoramyuşz.

         Gördüğünüz ve okuyabildiğinize göre işte işin mantığı:

         Bu yazıdaki mantık GESTALTÇI yaklaşımı destekliyor. Onlara göre ; BÜTÜN, ONU OLUŞTURAN PARÇALARIN TOPLAMINDAN FAZLADIR.
       
         Bu yazıdaki mantık telefonlarımızdaki kelime tahmini yapan tuştakımında da var. Yanlış yazdığınız zaman kelimenin doğrusunu göstermesi de bu mantıkla hazırlanmıştır.

Hafızaya ait tabii kanunlar üçtür... ( Dale Carnagie)

Hafızaya ait tabii kanunlar üçtür :
Bunlar
1- Hatırlanacak şey hakkında derin bir intiba bırakmak
2- Hatırlanacak şeyi tekrar etmek, ve
3- Hatırlanacak şeyleri başka şeylere başlamaktır. ( Dale Carnagie)

Akıllı insanı anlatan özlü bir söz

Unutma!
Aptallar hatalarından ders almayanlardır.
Akıllı insanlar ise hatalarından ders çıkaran insanlardır.
Daha AKILLI İNSANLAR ise başkalarının hatalarından ders çıkaranlardır.

Pablo Neruda dan özlü bir söz

Gerçek şu ki:
Hayalimizdeki insanın,
Hayalindeki insan değiliz.   ( Pablo Neruda)

Muhammed'ün beşerun lê ke'l-beşer bel hüve ke'l-yêkuti beyne'l hacer