Leonardo da Vinci, imkansız bir icat taslağını yaptığı zaman, 15. Yüzyıl
bilginleri Vinci´yi susturarak; "Bunu unut Leon. Eğer makinalar
uçabiliyorsa, biz bundan haberdar oluruz." dediler. 20. Yüzyıl, akılötesi
icatlarla doludur ve bunların bazıları tüm insanlığı etkileyecek hatta evrimi
değiştirecek kadar önemlidirler fakat çıkara ve maddeye yönelik iş dünyası,
birçok inanılmaz buluşu engellemiş veya bulucularını yok etmiştir. İşte size,
20. Yüzyıl´ın olağanüstü 10 buluşu; bu buluşlar gerçekleşti ama kullanılamadı.
Jean Manning, geleceğin enerji devrimini arlatıyor.
Jean Manning
Tarihin her döneminde, yeni icatları karşı çıkıldı ve mucidlerin başına
gelmedik şey kalmadı. İşte birkaç örnek; İngiliz Bilim Akademisi Benjamin Franklin´le
paratöner çubuğunu keşfettiği zaman alay etmiş ve keşfi reddetmişti. Alman
mühendisleri 1902´de Ferdinant von Zeppelin´i zeplini icat ettiğinde saçmalıkla
itham etmişler ve böyle bir aracın uçamayacağını ilan etmişlerdi ama Zeppelin
aynı yıl Atlantiği uçarak aştı. 1903´de Amerikan basını, Wright Kardeşleri
sahtekarlıkla itham etti, Wright´lar ilk uçağı uçurduktan beş yıl sonra bile
Amerikan resmi çevreleri ve Hükümet uçağı reddetmeye devam ettiler. Sonraki
yüzyıllarda sayısı ve periyodu başdöndürücü bir hızla artan keşfiler ve icatlar
belki de 21. Yüzyıl´daki icatlar standart bilimin sonucu olacak ve geleceğin
tarih öğrencisi 20. Yüzyıl bilginlerinin neden yeni buluşları önemsemediğini
merak edecek.
1- Uzay Enerjisi Dönüştürücüsü
Bu tür icatlar, petrol krizini yok edebilirler ve çevresel problemlerin
çözümüne yardımcı olabilirler. Çoğunlukla serbest enerji ya da yakıtsız
elektrik jeneratörleri olarak adlandırılır. Dönüştürücü, daha önceden bilenen
kaynakların çok ötesindedir. Priz, pil, petrol tankı vs yok. Güç görünmeden
bağlanıyordu. Aslında bu tür geleneklere aykırı saf enerji üreten aletler bugün
bulunmaktadır ve çok daha öncelerde19. Yüzyıl´da tasarımları yapılmıştır.
Sonsuz Devinim veya duraksız hareket kavramı ya da Rube Goldberg´in mekanik
hareket tertibatını unutulmakta çünkü durması gerekiyor ve bu bir fizik yasası.
Katı halli enerji çevirgeçlerinin (hareket eden bölümleri olmayan) çevre
evrendeki bir enerji alanından etkilendiği söyleniyor. Bu fazla enerjinin
kaynağı sıfır noktalı düzensiz değişim miktarı olarak fizikçiler tarafından
bilinir. Sıfır noktalı moleküller içerisinde sıcak hareketlenmede bellii bir
ısı derecesi, soğuğu durdurur. Sıfır derece Kelvin, kozmik enerji ya da ara
boyutlu düzensiz değişimlerde hala sallanan bir hareketlenme gösterir. Manyetik
ve girdaplı ya da dönme hareketleri evrenin bu rasgele düzensiz değişimlerle
çalıştığını gösterir. 1930´larda Amerikalı bir bilimadamı olan T. Henry Moray,
denizden gelen enerjiden güç alarak ışın yayan bir enerji aygıtını icat etti.
Bizi çevreleyen deniz, tüm yönlerden dünyayı ve belki de sayısız galaksileri
sürekli etkileyen kozmik ışınlarla sürekli yüklenir. Bu kozmik arka plan
radyasyonun kullanımı, elektriğin ilginç bir soğuk oluşuma çevrilmesiyle
Moray´ın aygıtı elektrik ampülünü yaktı, yassı bir demiri ısıttı ve bir motoru
çalıştırdı.
İsviçre´de bulunan ruhani bir komün özel bir masa üstü serbest enerji aletine
sahiptir. Fakat grup üyeleri, grubun dışında olan kişilerin bu teknolojiyi kötü
amaçlara dönüştüreceklerinden korktular. Komün, yabancılara kapılarını
kapamadan önce, Avrupalı mühendisler aracın binlerce volt çıkarttığına şahit
oldular. Sonrası belirsiz, grup kimseyle görüşmüyor ve aygıt ortadan kayboldu.
Siz her zaman normaldışı ustaların olabileceğini aklınızdan çıkarmayın ve bu
tür şeyler mümkün olamayacağını unutun. Buna karşın geleneklere aykırı diğer
enerji teknolojilerinin çoğu hala güvenilmez, ham örnekler devresindedir (İlki
Wright´ların uçaklarıydı ama sadece yaklaşık 100 feet uçmuştu). AC
(dalgalı akım) elektriği üreten ve iletme sistemlerini bulan, dahi Nikola
Tesla´nın (1857-1943) 1930´larda serbest enerji aygıtıyla bir Pierce-Arrow
arabası çalıştırdığı anlatılıyordu. Ama Tesla, bu icadın imkansız olduğunu
söylüyordu. Belki bu olay, Tesla´dan önce olmuş olabilir. John Worrel Keely´in
(1827-1898) serbest icatları arasında suyun kavitasyonunda (akan bir sıvıda
alçak basınçlı buhar boşluklarının meydana gelip çökmesi) kullanılan Hidro
Pnömo-Pulsating-Boşluk motoru bulmuştu. Ama Keely´in buluşu kalıcı olamadı oysa
olağanüstüydü ama ilerleme sürüyor. Georgia´da bir grup % 110´dan, %300
oranında değişen su kavitasyonu aletlerini satıyor.
Kanada, Vancouver´de bulunan Tesla araştırmacısı John Hutchison, Tesla´nın
gizli enerjisinin doğal bir akışa sahip olduğunu söyler. 1995 baharında
Hutchison en son icadını bir makina mühendisine ve bir yazara göstermişti.
Hutchison Dönüştürücüsü, elektriksel yankılanma ilkesini ve kristalize
materyalleri içerir. Aygıt serbest enerjiyi dönüştürmekte ve küçük motorları
çalıştırmaktadır. Kentucky Bilim ve Teknoloji Komisyonunu oluşturan bilim
ekibi, 1980´lerde bir dizi lambayı yakabilen ve düzensiz değişimli uzay
enerjisini elektriğe çeviren bir aygıt icat etti. Ekip üyelerinden Profesör
Lambertson serbest enerji alanına giden yolu yakalamıştı, seramik ve metal
bilgisini bir enerji dönüştürücüsü yapmak için kullandı. İlginçtir hatta
inanılmazdır ama Lambertson, ruhsal tebliğlere inanıyor ve bur medyumdan aldığı
efsanevi kıta Atlantis´in enerji kaynağı olan kristal enerjisi bilgilerinden
yola cıkıyordu. Prof. Lambertson henüz kristal enerjisini tam olarak kullanmayı
başarabilmiş değildir ama küçük dönüştürücülerin gelecekteki dev enerji
kaynaklarının yolunu açacağını belirtmektedir.
2- Soğuk Erime
Japonya´da soğuk erime, Yeni Hidrojen Enerjisi olarak adlandırılır ve petrolcü
uluslar bu deneylere pek sıcak bakmıyorlar. Öncülük eden iki deneyci
Amerika´dan atılmıştı ve bilimsel araştırmacı David Lewis bu olayı
"Yükselen Atlantis" adlı kitabında skandal olarak ifade etmektedir
çünkü sonuçta petrol ekonomisi tehlike altındadır. Soğuk Erime hakkında geçen
Nisan ayında Monte Carlo´daki Uluslararası 5. Bilim Konferans´ında bir rapor
sunuldu. Florida´nın Temiz Enerji Teknolojileri Şirketi normal voltajın 10 katı
enerji verimini sağlayan soğuk erime hücresini gösterdi. Benzer diğer şirketler
ısı enerjisinin bu yeni kaynağı üzerinde çalışıyorlar. Soğuk Enerji yani
"Fusion Enerjisi", atomik veya nükleer bir enerji kaynağıdır, aslında
elde edilmiş yeni bir enerji türüdür ama temiz olup olmadığı belirsiz olduğu
gibi kökeninde nükleer enerji merkezleri bulunmaktadır.
3- Yankı kullanılarak yakıt için özel su şiddeti sistemi
Su-yakıt konusunda kimyadan çok titreşimler sistemi üzerinde durulmuştur. Bir
sistem basınç ve ısı etkisindeki sudan hidrojen, gaz ve oksijen meydana
gelmesiyle oluşan enerjinin % 100 ötesindedir. Bir örnek 1983 yılında Dr.
Andrija Puharich´in yayınladığı Amerikan patentli "Bölünen Su Molekülleri
için Metot ve Aygıtı"dır. Puharich´in metodu karışık elektrik dalga oluşumlarıydı,
su moleküllerinin sesini yansıtıyor, hidrojen ve oksijeni çözen molekülleri
parçalıyordu. Tesla´nın elektrik yansıma anlayışını kullanarak Puharich tüm
fizik öğrencilerinin bildiği elektroliz etkisiyle su molekülünü böldü
(Yankılanma, bir opera sanatçısının sesinin kristalin molekül yapısını titreten
frekansa ulaştığı zaman kristal bir kadehi parçalamasıdır). Puharich güya Kuzey
Amerika´da yaptığı100.000 km.´lik seyahatini karavanla yapmış ve yakıt olarak
sadece su kullandığını iddia etmişti. Yüksek Meksika Dağlar´ını geçişinde yakıt
olarak kar kullanmıştı. Bir araçta gerek duyulan bölünen su molekülleri, büyük
fabrikaların ve hidrojen güçlü sistemlerden daha çok devrimcidir. Yanınızda
güçlü bir bomba olabilen bir tank dolusu hidrojen yakıtını taşımanıza ihtiyacınız
yoktur. Başarılı bir diğer mucit New Jersey´li Francisco Pacheco´ydu. Pacheco
İki Kutuplu Otoelektrik Hidrojen Jeneratörü´nü icat ederek, hidrojeni deniz
suyundan ayırdı. Isı ya da alışılmış elektrik enerjisi olmadan suyu hidrojen ve
oksijen olarak ayıran öncü olarak bilenen John Worrel Keely, 20. Yüzyıl´ın
başında önemli adımlar atan bir diğer ismiydi. Makinaları harekete geçirmek
için ses ve diğer titreşimler enerjileriyle çalıştı. Su moleküllerindeki
enerjiyi serbest bırakmak için Keely, doğru frekansta sallanan diyapazonların
bulunduğu bir silindirin içerisine su akıttı. Bu işlem, Keely´nin su
moleküllerini ayırdığını ve enerjiyi serbest bıraktığı ya da enerjinin esas
oluşumdan daha fazlasını çözdüğü anlamına mı geliyordu? Bu tür soruları cevaplayan
kayıtlar yoktur, bununla beraber bir yüzyıl sonra Keely hala konuşuluyor.
Geçenlerde bir bilimadamı Keely´in su molekülünü ayıran doğru frekans kuramının
doğru olduğunu keşfetti. Keely, atomların titreşim özelliğinin bir enerji
kaynağı olabileceğini anlamıştı.
4- Enerjiyi telsizle gönderme sistemi
Anne dünyaya bak ... Enerji hatları yok! Tesla, bu tür bir övünmeyi hak etmiş
olabilir. Fakat bu olamadı. Dünya, elektrik gücünü taşıyan nakil hatlarıyla
doludur. Elektrik gücünü telsizle göndermek için Tesla´nın icadı veya
düşüncesiydi ama Wall Street´te pek tutulmadı. Tesla Colorado Springs´deki
kulenin üstünde bir laboratuar inşa etti. Dağı, gök gürlemesi gibi sesler
çıkaran ve yapay yıldırımlarla doldurdu ve sonra tüm güç telsizlerini ve
bağlantı sistemlerini yerleştirdiği Long Island´da bulunan ahşap kulübeye
döndü. Edison´un elektrik enerjisine yatırım yapan banker J. Pierpont Morgan,
herhangi bir yere herkesin bir anten koyabileceğini ve elektrik gücü elde edeceğini
anladığı anda, Tesla´nın kredisini kesti ve yapmaya çalıştığı diğer finansal
bağlantılarını da engelledi. Colorado Springs´deki kule çok küçük bir paraya
satıldı. Geçen yıllar içinde bilimadamları Tesla´nın Colorado´da telsizle
enerji sistemini başarıyla uyguladığını öğrendiler. Örneğin, Tesla özel
frekansların dünyanın enerji katmanları ile birleştiğini biliyordu ve elektrik
titreşimlerini telsizle gönderebilmişti.
5- Karşıt-Yerçekim aygıtı
1923 yılında Townsend T. Brown´un uçan diskleri elektrik ile yerçekimi
arasındaki bağlantıyı göstermişti. 28 yıl boyunca bu konu üzerinde çalışan
Brown statik elektrik içerikli itici kuvvet patenti aldı. Brown başarmıştı ve
diskler öyle hızlı uçtu ki sonuçlar 1956 yılında Uluslararası Havacılık
dergisinde açıklandı. Brown 1985 yılında öldüğünde elektrik verilince aracı
yerden kaldıran araçlara sahipti. Eğer elektriksel yerçekimi geliştirilirse,
bilinen elektromanyetik ilkelerine uymayan bir elektrik teknolojisine sahip
oluruz. Örneğin bir gemi, motoru çalışmadan herhangi bir yöne itilir. Lastik,
şaftlar, pervaneler ya da dişli çarklar yoktur. Elektronikçi Hathaway
1980´lerin ortalarında havadaki ağır metal parçalarının hareketini ve
elektromanyetik bir alan içerisine konulduklarında yukarıya doğru hareket
etmesi olayının üzerinde çalışan John Hutchison´la işbirliği yaptı. Bu araç
aracılığı ile, yerçekimi yok edilecekti. John Searle´nin hafif disk jeneratörü
ise daha ilginçtir ama sonuç olarak Karşıt-Yerçekimi aygıtı henüz
gerçekleşmemiştir.
6- Elementlerin değiştirilmesi için bir metot
Atom elementlerini değiştirmek ve elementleri gizemli bir hale sokmak; bu
mümkün mü? Simya işi gibi görünüyor fakat deneyciler deniyorlar. Bazı
bilimadamları bu düşünceyi bir metafizikçi olan Walter Russel´den (1871-1963)
öğrendiler. Ruhsal deneyler sırasında Russel, görülmeyen, arka plandaki
geometrik bir ortamın atomlarından, uzaya kadar evrende herşeyi bir bütün
olarak yorumluyor ve uyumu anlatıyordu. Üstelik Russel´ın yaklaşımları bilimsel
birer kehanetti; 1926´da trityum, deuteryum, neptünyum, plutonyum gibi
elementleri önceden haber verdi. Mühendis Ron Kovac ile Colorado´lu Toby Grotz,
Dr. Tim Binder´in yardımı ile Westinghouse Laboratuarları´nda Russel´ın
çalışmalarını tekrarladılar. Russell, mühürlü bir kuvartz tüpü içindeki su
buharındaki hidrojen oranını oksijene çevirmek ya da buharı tamamen farklı
elementlere dönüştürmek için yeni bir yol bulmuştu. Deneylerin sonuçları,
Russell´inki ile aynıydı, uzaydaki hareketin geometrisi, atomik değişim için
çok önemliydi. Russell´in başarılarının temeli, yassılaşmış oksijen
çekirdeğinin nitrojene, hidrojene ya da tersine dönüşmesidir. Çekirdeği
değiştirmek için manyetik alanın şeklini değiştirilir. Çok pahalı olmasına
rağmen, sistem temel olarak bir masaüstü bilim çalışmasıdır. Binlerce yıllık
Simya artık yaşama yeniden dönmüştür; elementlerin dönüştürülmesi insanlığın
varabileceği en üst noktalardan birisidir.
7- Orgon Akümülatörü
Wilhelm Reich (1897-1957) Avrupa´dan Amerika´ya uzanan yaşamıyla psikiyatri,
politika, seksoloji, biyoloji, mikroskobik tetkikler ve kanser araştırmalarına
kadar incelediği her alanda ardında etkin bir iz bıraktı. Çalışmaları icatlarla
doluydu. Yaşam enerjisine "orgon" adını vermişti. Reich, bu enerjinin
dünyanın atmosferinden geçtiğini ve yaşayan organizmaları etkilediğini ileri
sürüyordu. Amerikan ilaç endüstrisi ile olan anlaşmazlığı yüzünden Reich´in
yaşamı hapishanede son buldu, kitapları ve çalışmaları federal memurlar
tarafından yakıldı. Çünkü Reich yerleşik düzene karşıydı. Orgon Akümülatörü,
organik ve inorganik materyallerden meydana gelmiş bir kutudur. İlgili
deneylerin sonuçları olağanüstüdür. Akümülatör içerisindeki ısının çok
yükselmesi, termodinamiğin 2. kanununun sınırlarını gösterir. Yoğunlaşmış ya da
yoğunlaşmamış orgon, sağlık problemlerine yardımcı olabilir ama Akümülatör
standart bilime karşıdır. Orgon enerjisi aslında yitirilmiş veya yerini
bulamamış bir enerji türüdür veya geleceğin en önemli enerji türevi olacaktır.
8- Bulut Dağıtan
1952 yılında Wilhelm Reich kimyasal maddeler aracılığı ile bulutsuz yağmur
yaratma metodunu icat etti. Eterik hava mühendisliği olarak bilinen bulut
dağıtma, aklın kabullenmekte zorlandığı bazı ilkeleri içerir. Teknoloji kolay
ve ucuzdur. Küçük bir aygıt, bazı borular ve akar su; hepsi bu. Fakat meteoroloji
ve orgonomi bilinmediği sürece kimse evinde denememeli. Reich orgon
enerjisinin, havayı kontrol etmedeki rolünü ve radyoaktivite aracılığı ile
etkilendiğini anladığı zaman çok heyecanlandı. Evet, bu sistemle istenildiği
kadar yağmur elde etmek mümkündü hatta Sahra bir göl haline getirilebilirdi ama
tek bur mahzur vardı; o da yağan suyun radyoaktif olması. Bu mahzur
giderildiğinde, gezegenin su sorunu çözülmüş olacaktır.
9- Rife Mikroskopu Ve Frekans Jeneratörü
1920´lerin sonlarında San Diego´lu Royal Raymond Rife yüksek büyütmeli ve
yüksek çözümlemeli bir ışın mikroskopu icat etti. Bu, elektron mikroskobuyla
görülebilen ölü örneklerden farklı renksiz yaşayan hücrelerin görebildiği
anlamındadır. Rife, temel olarak mikro organizmaların doğal frekansını düzenleyen
elektromanyetik bir frekans jeneratörü geliştirmişti ve elektromanyetik
frekanslar özel bakteri oluşumlarını öldürüyordu. Rife, virüslerin nasıl
yaşadıklarını ve öldüklerini açıklıyor ve geleneksel canlı organizmaların
yalnız canlı tohumlar vasıtasıyla meydana gelebileceği teorisini destekliyordu.
Frekans yani ses jeneratörü Rife Mikroskobu altında bakterileri öldürüyordu ve
bu olay belgelerle kanıtlandı. Ama hastalıkların ilaçsız ve acısız tedavisi,
elbette ki bu işten para kazananlar tarafından iyi karşılanmadı.
10- Elektronik Telepati Aygıtı
1960´ların başlarında Life dergisi, Patrick Flahagan´ı, dünyanın en iyi
bilimadamlarından biri olarak ilan etmişti. İcatları arasında deri temasıyla
bir insana düşünce programlayabilen elektronik bir alet olan Nörophone´du. İlk
Nörophone´yi 14 yaşındayken yaptı. İki elektrot yaptı, plastik kliplerle izole
etti, daha sonra elektrotları sesi doğal biçimde veren ama hoparlörleri olmayan
bir amplikatörle bağladığı özel bir transformatöre telle tutturdu. Ve sonra
amplifikatörden gelen müzigi kafasının içinden duyabildi. Patent memurları,
kemikleri titretmeden ya da duyma sinirinden geçmeden sesin net olarak
duyulmasının mümkün olmadığını söylediler. Bu nedenle aletin patentini vermemek
için 12 yıl direndiler. Fakat patent bürosunda çalışan sağır bir memur bir
Nörophone ile duymaya başladığı zaman dosya tekrar açıldı. Flahagan Amerikan
donanmasıyla beraber insan/balık dilini araştırdı. Uzayda herhangi bir yerde üç
boyutlu sinir iletilerinin beynin bütünü tarafından algılandığı araştırmasının
içindeydi. Daha sonra bellek bankalarının içine girmeyi amaçlayan bir
Nörophone´u Patent Bürosu´na önerince, Gizlilik Kuralı gereğince cezaya
çarptırdı ve 5 yıl boyunca bu aygıt hakkında biriyle konuşması ya da bunun
üzerinde çalışması yasaklandı. Bu bir hayal kırıklığıydı çünkü patenti almak 20
yıl sürdü. Sağır insanlara duymaları için yardım ettikten sonra Flahagan´ın bir
sonraki mucizesi körlerin görebilmesi için yaptığı çalışmalardır. Flahagan,
Nörophone´un tüm dünya tarafından kullanıldığı günde yaşamasa dahi, evrimin
sonuçlanacağı görüşünde.
İşte size on inanılmaz buluş ama hiçbirisi yaşama geçmiş değil. Kimisi çıkarcı
ve geri zekalı iş adamları tarafından engellenip, ortadan kaldırılmış, kimisi
ise henüz bir sonuca ulaşamamış. Ama kesin olan birşey var; bu buluşlar 21.
Yüzyıl´da sonuçlanacak ve kullanılmaya başlanacaklar. Şimdi yukardakileri bir
daha okuyun ve gözünüzün önüne gelecek olan dünyada yaşamayı bir düşünün...