ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Çevre kirliliği dünyada olduğu gibi , gün geçtikçe artan boyutlarıyla ülkemizde de önemini hissettirmektedir. Kirlenme , doğal kaynaklarımızı kullanılmaz hale getirirken , insanlarımı da tedirgin etmektedir. Artan nüfus ve sanayileşme ile birlikte ; kullanım sonucu ulaşan artık modellerin miktarı ve özellikleri , günümüzde öylesine büyümüştür ki , doğanın , doğanın kontrolsüz bir biçimde atılan artıkların özümlemesi artık mümkün olmamaktadır.
Yerküremizi saran ve mor ötesi ışınların %98’ini emerek zararlı etkilerden koruyan ozon tabakasının kutuplar üzerinde incelediği belirlenmiş, dünyada da “OZON ALARMI” verilmiştir. Ozon tabakasında ki bu inceleme ( ERİME) , insanlarda ve hayvanlarda çeşitli kanser türlerini hızla artmasına okyanuslarda besin zincirinin bozulmasına yol açabilecektir.
Asit yağmurları , on binlerce hektar ormanın tahrip olmasına neden olmuştur. “ SERA ETKİSİ” nedeni ile , 21. yüzyıla vardığımız da ısı artışı tarım alanlarının değişmesine , deniz seviyesinin yükselerek kıyı kentlerinin sular altında kalmasına neden olabilecektir.
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, birçok teknolojik yararları insanlara sunarken, bir yandan da insanlığın ortak malı olarak çevreden geri getirilmesi zor , hatta mümkün olmayan varlıkları da alıp götürmektedir.
20. yy. da dünyadaki hızlı nüfus artışı , sanayileşme , kentleşme ve gelişen teknoloji ile doğal fiziksel kaynaklardan aşırı derecede ve dengesiz şekilde yaralanılmıştır. Bu nedenle , yeryüzünde kullanılmayan , doğallığını koruyabilen alanların sayısı gün geçtikçe azalmakta su, hava, toprak ve orman gibi , insan yaşamı için de hayati öneme sahip unsurların kirlenmesi ve tahribi de her geçen gün artmaktadır.
1. SU KİRLENMESİ
Yer yüzündeki sular , güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur . İnsanlar , ihtiyaçları için , suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade eder. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler , suyu fiziksel , kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek. “SU KİRLİLİĞİ” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar.
Su kirlenmesi , su kaynağının fiziksel , kimyasal , bakteriyolojik , radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur.
a) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Su kirliliğine etki eden ana unsurları dört başlık altında toplama mümkündür :
Sanayileşme
Kentleşme
Nüfus artışı
Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler.
Özellikle Türkiye’de sanayi kuruluşlarının , sıvı atıkları ile su kirliliğine neden oldukları bilinmektedir. Ayrıca sanayileşme hareketleri ile kente göç olayı da başlamış ve bu durum , hızlı ve düzensiz kentleşmeye sebep olmuştur. Nüfus artışı , tarımsal mücadele ilaçların ve kimyasal gübrelerin bilinçsizce aşırı kullanımda göz önüne alındığında su kirlenmesine etki eden unsurlar açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu unsurların meydana getirdiği su kirliliğine neden olan başlıca kirleticiler , endüstriyel ve evsel atıklar , kimyasal kirleticiler ve tarımda verimli arttırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddelerdir. Tarım ilaçları , deterjanlar , maddecilikte kullanılan maddelerin asitli atıkları , radyoaktif atıklar bu kirleticilerden birkaçıdır.
Bu atıklar , arttırılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su kirliliğine neden olurlar.
b ) EVSEL KİRLENME
Evsel atıklar , yerleşim alanlarından gelen atık sulardır. Bu nedenle , her yerleşim bölgesi , su kullanım miktarına , sanayilerin varlığına ve cinsine iklime insanların hayat sigortalarına ve alışkanlıklarına bağlı olarak değişik özelliklerde atık su üretir.
Yerleşim birimlerindeki atık sular arıtılmadan deniz , göl akarsu vb. alıcı ortamlara boşaltılmaktadır.
Özellikle su havzaları yöresinde kurulan gecekondulardan yayılan atıklar , topraktan süzülerek su kaynaklarında kirliliğe neden olmaktadır.
Kıyılarımız hem endüstriyel hem de evsel atıklarla sürekli kirletilmektedir. Mesela Karadeniz kıyıları boyunca endüstriyel kuruluşların diğer bölgelerimize göre nicel ( sayısal ) olarak azlığı , bu kıyılarımızda evsel atıklarla kirlenmeyi ön plana çıkarmaktadır. Yalnız doğu Karadeniz kıyıları boyunca , kurulu bulunan balık yağı ve balık unu fabrikalarının atıkları ihmal edilmeyecek boyutlardadır.
Su kirliliğinin bir nedeni de , evsel atık sulardır . evsel atık sulardır. Evsel atık sularının kirliliğinde, “sert ( biyolojik parçalanmaya dayanıklı ) deterjan” atıklarının önemli payı vardır.
Deniz göl vb. alıcı ortamlarla yakın kurulan büyük kentlerde evsel atıkların çok fazla olduğu göz önüne alınırsa , kirlenmenin de buralarda büyük boyutlarda yaşandığı rahatlıkla söylenebilir.
c ) TARIMSAL ATIKLAR
Tarımsal çalışmaların gereği olarak tarım zararları ile mücadele amacıyla kullanılan plastiklerin , veriminin arttırılması için toprağa verilen gübrelerin ve otlaklarla oluşan yüzey akışı , erozyon ve toprağın sürülmesi sonucu çıkan toz-toprak , hayvan ve bitki artığı ile sap saman dahil olmak üzere her türlü tarımsal çalışma sonucu meydana gelen katı ve sıvı artıklarının sebep olduğu kirlilik , “tarımsal kirlilik “ olarak tanımlanmaktadır.
HAVA KİRLENMESİ
Hava atmosferi meydana getiren gazların karışımıdır . Hacim olarak %78 nitrojen %21, oksijen %0,93 argon %0,03 karbondioksit bulunan havada , çok az miktarda diğer gazlarda bulunmaktadır. Havanın bu doğal bileşimini değiştiren her türlü madde ve etki kirliliktir. Hava kirlenmesi, havanın değişimi veya bu yapıda toz , gaz , is , duman , koku , su buharı , aesol halinde bulunabilecek kirleticilerin , insan ve diğer canlılar ile fiziki çevreye zarar verici miktarda yükselmesi olarak tarif edilebilir.
A ) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Hızlı nüfus artışı ve buna paralel olarak büyük şehirlerde nüfus yoğunlaşması ,
Özellikle şehirleşme ve endüstrileşme , hatalı yer seçimleri,
Kömür ve petrol gibi yakıtların aşırı kullanılmasıyla hayvanın doğal bileşiminin bozulması ,
Trafik kuralları ve çevre konusundaki bilgi eksikliği ,
Kanunun , her şeye rağmen yeterince önemsemeyişi , hava kirliliğinin başlıca nedenleri ve büyük boyutlara ulaşmasında etken faktörlerdir.
Çok değişik faktörlerin rol oynamasına rağmen , hava kirlenmesinin nedenleri genel olarak kentleşme ve endüstrileşme şeklinde ikiye ayrılabilir.
KENTLEŞME
Hızlı kentleşme , hava kirliliğinin önemli sebeplerindendir. Kentlerdeki kirliliğinde büyük ölçüde ısıtma sistemlerinden , yakma tekniği ve yakıt kalitesinden , ayrıca motorlu taşıtlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar kentlerin meteolojik ve topografik şartlara göre yanlış yerleşmesi yeşil alan azlığı da kirliliğe etki etmektedir.
İstanbul , Ankara , İzmir , Eskişehir , Bursa , Gaziantep , Kocaeli , Samsun, Zonguldak , Trabzon , Erzurum , Diyarbakır , Hava kirliliğinin yaşandığı şehirler arasındadır. Bu kentlerimizdeki hava kirliliğinin başlıca sı , enerji kaynağı olarak düşük kaliteli ve bol kükürtlü linyit kullanılmasıdır.
Bugün özellikle motorlu kara taşıtlarının egzoslarından kaynaklanan hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığı , bilimsel araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçektir . Bu problem özellikle büyük kentlerde ısınma ve endüstri kaynaklı tüm kirlilikleri aşmış ve bu nedenle de acil ve kalıcı önlemleri gerektiren bir çevre sorunu haline gelmiştir.
Çevre kirliliği dünyada olduğu gibi , gün geçtikçe artan boyutlarıyla ülkemizde de önemini hissettirmektedir. Kirlenme , doğal kaynaklarımızı kullanılmaz hale getirirken , insanlarımı da tedirgin etmektedir. Artan nüfus ve sanayileşme ile birlikte ; kullanım sonucu ulaşan artık modellerin miktarı ve özellikleri , günümüzde öylesine büyümüştür ki , doğanın , doğanın kontrolsüz bir biçimde atılan artıkların özümlemesi artık mümkün olmamaktadır.
Yerküremizi saran ve mor ötesi ışınların %98’ini emerek zararlı etkilerden koruyan ozon tabakasının kutuplar üzerinde incelediği belirlenmiş, dünyada da “OZON ALARMI” verilmiştir. Ozon tabakasında ki bu inceleme ( ERİME) , insanlarda ve hayvanlarda çeşitli kanser türlerini hızla artmasına okyanuslarda besin zincirinin bozulmasına yol açabilecektir.
Asit yağmurları , on binlerce hektar ormanın tahrip olmasına neden olmuştur. “ SERA ETKİSİ” nedeni ile , 21. yüzyıla vardığımız da ısı artışı tarım alanlarının değişmesine , deniz seviyesinin yükselerek kıyı kentlerinin sular altında kalmasına neden olabilecektir.
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, birçok teknolojik yararları insanlara sunarken, bir yandan da insanlığın ortak malı olarak çevreden geri getirilmesi zor , hatta mümkün olmayan varlıkları da alıp götürmektedir.
20. yy. da dünyadaki hızlı nüfus artışı , sanayileşme , kentleşme ve gelişen teknoloji ile doğal fiziksel kaynaklardan aşırı derecede ve dengesiz şekilde yaralanılmıştır. Bu nedenle , yeryüzünde kullanılmayan , doğallığını koruyabilen alanların sayısı gün geçtikçe azalmakta su, hava, toprak ve orman gibi , insan yaşamı için de hayati öneme sahip unsurların kirlenmesi ve tahribi de her geçen gün artmaktadır.
1. SU KİRLENMESİ
Yer yüzündeki sular , güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur . İnsanlar , ihtiyaçları için , suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade eder. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler , suyu fiziksel , kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek. “SU KİRLİLİĞİ” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar.
Su kirlenmesi , su kaynağının fiziksel , kimyasal , bakteriyolojik , radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur.
a) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Su kirliliğine etki eden ana unsurları dört başlık altında toplama mümkündür :
Sanayileşme
Kentleşme
Nüfus artışı
Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler.
Özellikle Türkiye’de sanayi kuruluşlarının , sıvı atıkları ile su kirliliğine neden oldukları bilinmektedir. Ayrıca sanayileşme hareketleri ile kente göç olayı da başlamış ve bu durum , hızlı ve düzensiz kentleşmeye sebep olmuştur. Nüfus artışı , tarımsal mücadele ilaçların ve kimyasal gübrelerin bilinçsizce aşırı kullanımda göz önüne alındığında su kirlenmesine etki eden unsurlar açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu unsurların meydana getirdiği su kirliliğine neden olan başlıca kirleticiler , endüstriyel ve evsel atıklar , kimyasal kirleticiler ve tarımda verimli arttırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddelerdir. Tarım ilaçları , deterjanlar , maddecilikte kullanılan maddelerin asitli atıkları , radyoaktif atıklar bu kirleticilerden birkaçıdır.
Bu atıklar , arttırılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su kirliliğine neden olurlar.
b ) EVSEL KİRLENME
Evsel atıklar , yerleşim alanlarından gelen atık sulardır. Bu nedenle , her yerleşim bölgesi , su kullanım miktarına , sanayilerin varlığına ve cinsine iklime insanların hayat sigortalarına ve alışkanlıklarına bağlı olarak değişik özelliklerde atık su üretir.
Yerleşim birimlerindeki atık sular arıtılmadan deniz , göl akarsu vb. alıcı ortamlara boşaltılmaktadır.
Özellikle su havzaları yöresinde kurulan gecekondulardan yayılan atıklar , topraktan süzülerek su kaynaklarında kirliliğe neden olmaktadır.
Kıyılarımız hem endüstriyel hem de evsel atıklarla sürekli kirletilmektedir. Mesela Karadeniz kıyıları boyunca endüstriyel kuruluşların diğer bölgelerimize göre nicel ( sayısal ) olarak azlığı , bu kıyılarımızda evsel atıklarla kirlenmeyi ön plana çıkarmaktadır. Yalnız doğu Karadeniz kıyıları boyunca , kurulu bulunan balık yağı ve balık unu fabrikalarının atıkları ihmal edilmeyecek boyutlardadır.
Su kirliliğinin bir nedeni de , evsel atık sulardır . evsel atık sulardır. Evsel atık sularının kirliliğinde, “sert ( biyolojik parçalanmaya dayanıklı ) deterjan” atıklarının önemli payı vardır.
Deniz göl vb. alıcı ortamlarla yakın kurulan büyük kentlerde evsel atıkların çok fazla olduğu göz önüne alınırsa , kirlenmenin de buralarda büyük boyutlarda yaşandığı rahatlıkla söylenebilir.
c ) TARIMSAL ATIKLAR
Tarımsal çalışmaların gereği olarak tarım zararları ile mücadele amacıyla kullanılan plastiklerin , veriminin arttırılması için toprağa verilen gübrelerin ve otlaklarla oluşan yüzey akışı , erozyon ve toprağın sürülmesi sonucu çıkan toz-toprak , hayvan ve bitki artığı ile sap saman dahil olmak üzere her türlü tarımsal çalışma sonucu meydana gelen katı ve sıvı artıklarının sebep olduğu kirlilik , “tarımsal kirlilik “ olarak tanımlanmaktadır.
HAVA KİRLENMESİ
Hava atmosferi meydana getiren gazların karışımıdır . Hacim olarak %78 nitrojen %21, oksijen %0,93 argon %0,03 karbondioksit bulunan havada , çok az miktarda diğer gazlarda bulunmaktadır. Havanın bu doğal bileşimini değiştiren her türlü madde ve etki kirliliktir. Hava kirlenmesi, havanın değişimi veya bu yapıda toz , gaz , is , duman , koku , su buharı , aesol halinde bulunabilecek kirleticilerin , insan ve diğer canlılar ile fiziki çevreye zarar verici miktarda yükselmesi olarak tarif edilebilir.
A ) NEDENLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Hızlı nüfus artışı ve buna paralel olarak büyük şehirlerde nüfus yoğunlaşması ,
Özellikle şehirleşme ve endüstrileşme , hatalı yer seçimleri,
Kömür ve petrol gibi yakıtların aşırı kullanılmasıyla hayvanın doğal bileşiminin bozulması ,
Trafik kuralları ve çevre konusundaki bilgi eksikliği ,
Kanunun , her şeye rağmen yeterince önemsemeyişi , hava kirliliğinin başlıca nedenleri ve büyük boyutlara ulaşmasında etken faktörlerdir.
Çok değişik faktörlerin rol oynamasına rağmen , hava kirlenmesinin nedenleri genel olarak kentleşme ve endüstrileşme şeklinde ikiye ayrılabilir.
KENTLEŞME
Hızlı kentleşme , hava kirliliğinin önemli sebeplerindendir. Kentlerdeki kirliliğinde büyük ölçüde ısıtma sistemlerinden , yakma tekniği ve yakıt kalitesinden , ayrıca motorlu taşıtlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar kentlerin meteolojik ve topografik şartlara göre yanlış yerleşmesi yeşil alan azlığı da kirliliğe etki etmektedir.
İstanbul , Ankara , İzmir , Eskişehir , Bursa , Gaziantep , Kocaeli , Samsun, Zonguldak , Trabzon , Erzurum , Diyarbakır , Hava kirliliğinin yaşandığı şehirler arasındadır. Bu kentlerimizdeki hava kirliliğinin başlıca sı , enerji kaynağı olarak düşük kaliteli ve bol kükürtlü linyit kullanılmasıdır.
Bugün özellikle motorlu kara taşıtlarının egzoslarından kaynaklanan hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığı , bilimsel araştırmalarla ortaya konmuş bir gerçektir . Bu problem özellikle büyük kentlerde ısınma ve endüstri kaynaklı tüm kirlilikleri aşmış ve bu nedenle de acil ve kalıcı önlemleri gerektiren bir çevre sorunu haline gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder