20 Ekim 2015 Salı

EVLENMEK İSTEYEN FAKİR GENÇ




Fakir delikanlı Kabe'nin etrafında hem dolaşıp
tavaf ediyor, hem de durmadan şöyle dua
ediyormuş:
— Ey bu Kabe'nin sahibi, benim evlenemeyecek
kadar fakir biri olduğumu biliyorsun. Ne olur,
tavaf ettiğim şu Beyt-i Şerif hürmetine beni
fakirlikten kurtar, ev-bark sahibi olacak kadar
bir imkâna sahip kil! Hac mevsimi boyunca bu
duayı tekrarlayan fakir genç, bir akşam üzeri
yine duasını yapmış, çıkarken ayaklarının
ucunda altın işlemeli bir kese görmüş.
Eğilip alarak içini açıp bakmış ki, saf altınla
dolu koca bir kese. Titremeye başlamış. Kendi
kendine söyleniyormuş:
— İşte yaptığım duam kabul oldu. Evlenip, ev-
bark sahibi olacak kadar servet elime geçti.
Ama hemen arkasından kalbinden sesler işitir
gibi olmuş:
— Hayır, bu para senin değildir. Bulana helâl
değildir. Sahibine mutlaka vermen gerektir..
Derken yaşlı bir adamın feryadı duyulmuş:
— İçi altın dolu kesemi kaybettim, bulan yok
mu? Hemen yaşlı adamın yanına koşmuş:
— Baba, demiş, işte kesen, buyur, al, boşuna
telâşlanma! İhtiyar, keseye bakmış, içindeki
altınları bir bir saymış, eksiksiz, tam olarak
kendisine verildiğini anlamış. Parayı iade eden
gence dönerek: — Bunu bana iade ettiğin için
sana yüz dinar versem alır mısın? diye
sormuş.
— Hayır, istemem.
— Peki elli dinar olsun. Onu da mı almazsın?
— Hayır, onu da istemem.
— Peki, ne istersin ya?
— Ben benim gibi kullardan bir şey istemem.
Ben Allah'dan istedim. Allah verirse O'ndan
alırım. Kullardan hakkım olmayan şeyi
istemem. Yaşlı adam bu gencin tok
gözlülüğüne, haramdan uzak kalışına hayran
olmuş. Oradan ayrılarak uzaklaşır gibi yapmış,
peşinden genci takibe başlamış.
Delikanlının kaldığı evi, gerçek durumunu
gizlice tahkik etmiş. Bir gün gencin evine yaşlı
bir hanım gelmiş:
— Oğlum, sen böyle yapayalnız ne yapıyorsun
bu evde? demiş. O da durumu anlatmış.
Kimsesiz, öksüz bir genç olduğunu söylemiş.
Yaşlı hanım kendisini dikkatle dinledikten
sonra söyle bir teklifte bulunmuş:
— Benim şimdiye kadar yabancı bir erkeğe
asla görünmemiş bir tane kızım var, onu sana
vermek istiyorum. Senin gibi dindar bir gence
bizim ihtiyacımız var.
— Ama teyze, ben fakir bir gencim, ne param,
ne barınacak doğru dürüst evim var, deyince
de yaşlı hanım şöyle karşılık vermiş:
— Evladım, senin evin de var, paran da. Gel
bakayım benimle.. Fakir genç merak ve
heyecanla yaşlı hanımın peşine düşmüş,
birlikte bir müddet yürüdükten sonra, saray gi­
bi bir evin kapısına gelmişler. Bir de ne
görsün,
Kâbenin yanında parasını bulup da verdiği
yaşlı zat kapıda duruyormuş. Gencin
şaşırdığını gören yaşlı zat şöyle konuş muş:
— Evlâdım, hiç şaşırma. Ben Kabe'nin
etrafında dolaşıp tavaf ederken Rabbime
sığınıyor,
"Ey Yüce Rabbim, benim bu biricik kızımı
senin emirlerine çok sadık, din dar bir gence
nasip eyle, haram-zâdelere düşürme" diye
yalvarıyordum. Bu duamın senin hakkında
kabul olduğunu tahmin ediyorum. Nitekim
istediğim gencin sen olduğunu gösteren bir
olay da o sırada cereyan etti.
Dikkat et. Şu benim beğeneceğini sandığım
tertemiz yürekli kızım, şu da ikinize
bağışladığım evim. Teklifimizi kabul edersen
bizi sevindirmiş olursun, belki kaderin hükmü­
nü de böylece yerine getirmiş oluruz. Fakir
genç, kendisi gibi o zatın da dua ettiğini anla­
yınca, bunda hikmet var deyip teklifi kabul
etmiş. Böylece yokluğu kapıdan attığı gibi,
huzurlu ve mes'ud bir yuvanın da sahibi
olmuş.
Onların bu hâli de bir ibret dersi olarak
kitaplara yazılmış, bizlere kadar nakledilmiş.
Allah'ın, doğruların yardımcısı olduğu böylece
nazara verilmiş.
Kaynak:Ahmed Şahin, Dini Hikâyeler, Cihan
Yayınları, İstanbul 2006, s. 125

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder