1 Aralık 2015 Salı

Tarih bunu bir defa yazdı. Yavuz sultan Selim Han'ın TİH çölünü geçip emanetleri alması

   
       Yıl 1516; Yavuz Sultan Selim Han, Merc-i Dabık zaferi ile Suriye nin kilidini açmış, Osmanlı ordusu Mısır seferinde ve asker TİH Çölüne çıkmak üzeredir. Tih Çölü kelimenin tam manası ile aşılmaz bir engeldir. Yer sarıdır, gök sarı... Güneş tepsi kadar iri, hava toz yüklüdür. Kum dağları devamlı yer değiştirir. Koca çölün vahası seyrektir. Molalar ayrı derttir.Sıcak kum vücudu kuşatır ama kumun az altı akrep, yılan kaynar. Kaypak zemin ağırlıksız yürüyen için bile yorucudur. Kaldı ki yerinden kıpırdamayan toplar, silahlar, çadırlar, kırbalar, barutlar...
      İşte böylesine sıkıntılı anlardan birinde Yavuz Sultan Selim Han ,atından iner, yürümeye başlar. Eh, sultanın yürüdüğü yerde hayvanına binmek kimin haddine? Bu işe mana veremeyen vezirler önceleri susmayı dener, yutkunup dururlar. Ama uzayınca gözleri kararır. ''Yetti gayri!'' deyip Hasan Can'ın yolunu keserler. Hafif asabi bir uslupla; ''Astırırsa astırsın , kestirirse kestirsin'' derler, ''ama itirazımız var!''
-Neye?
_Askeri yürütmesine!
      Yavuz Sultan Selim Han, Hasan Can ı sabırla dinler. Beklenilenin aksine manalı manalı güler. Nediminin kulağına eğilir: ''Peygamber efendimiz önümde yaya olarak yol gösteriyorlar'' der, ''Söyle onlara; eğer yakışır diyorlarsa, binelim atlarımıza.''
      İnanın ilahi yardım ortadadır. Nitekim hiç olmadık şeyler olur. Yağmur bulutları gelir ve gölge yapar, görülmedik yağmurlar yağar. Askerin susuzluğu gider. O güne kadar bu çölü 1 haftada geçen ikinci bir ordu yoktur. Sonunda Mısır feth olunur ve halifelik de OSMANLI SULTANLARIna geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder